🏅 Matematiğin Önemini Anlatan Hikaye Kahramanı Kimdir
6. Ölen bir gencin ardından Azrail’e kafa tutan Dede Korkut Hikayesi kahramanı kimdir? A) Boğaç Han B) Bamsı Beyrek C) Deli Dumrul D) Tepegöz E) Salur Kazan 7. Aşağıdakilerden hangisi Dede Korkut Hikayeleri’nin özelliklerinden biri değildir? A) Olağanüstü olaylar ve kahramanlar anlatılır. B) Yol göstericidir.
Tarihbilincinin önemini ve dinin yol göstericiliğini, anlattığı hikâyelerde önemle hissettiriyor. Alâeddin Tepesi ’nde gezen hikâye kahramanı geçmişe uzanıyor, türbeleri ziyaret ediyor ve türbe içindeki Selçuklu sultanlarının büyük ideallere sahip olduğunu, hayatlarını yüksek idealler uğrunda harcadıklarını
Kitabın erkek kahramanı da "aldatabilecek birini" aradıktan ve üstelik onu da bulduktan sonra duruyor zaten, karısını, çocuğunu, alışkanlıklarını bırakamıyor. Boş bir evde aşkla kendisini bekleyen "aldatabilecek kadının" yanına gitmiyor.
9. Pis Yedili (2011-2014) Pis 7'li, komedi ve dramı harmanlayacak bir gençlik dizisi. En büyük zenginlikleri fakirlikleriydi diyen Pis 7'li, bir varoş mahallesindeki okullarının yanması üzerine, özel bir okula gönderilen 7 liselinin, kolej hayatında yaşadıklarını ekrana getiriyor.
Birinci kişili anlatımın tüm özelliklerini bu kısa alıntıda bulabiliriz. Buradaki "ben", yazarın kendisi midir, yoksa öykünün bir kahramanı mıdır; bu önemli değil. Mağarayı, mağaranın çevresini öyküyü bize anlatan çocuğun gözüyle görüyor, onun izlenimlerini, onun gözlemlerini paylaşıyoruz.
SibelCan seksi tangalı seksi resimleri. Gönderen Derrida zaman: 09:09. sibel can'ın bu resimleri görenleri şoke etti. Sibel Can program çekimi için gittiği Bodrum’da gazetecilerin peşinden ayrılmadığını söyledi. Bir daha böyle bir olayın yaşanmayacağını ifade eden Can, “Peşimde çok magazinci var ama beni bir daha o
Özet Sorularla Öğrenelim. 1. Soru. Masalların eğitim ve kültürün genç kuşaklara aktarılması işlevini açıklayınız. Cevap. Bascom’a göre dev masalları çocukları disipline etmek için kullanılır ve onların iyi bir kişiliğe sahip olabilmeleri için ninniler söylenir. Ahlaki ögeler içeren fabllar ve masallar
d0dQ. TRT Okulda yayınlanan, Matematiğin uyanışından günümüze kadar olan gelişimlerini, matematiksel gelişmeleri, ünlü matematikçilerin hayatlarını belgesel tadında anlatan Matematik Hikayelerini çok beğeneceğinizi hikayelerinin yayınlanan bölümlerini aşağıda ÖNCEKİ tuşlarıyla videolar arasında geçiş Doğan GüneşMatematiğin uyanışından günümüze kadar olan gelişim izleri…Pisagor / Sayıların Babası”Sayıların Babası” Pisagor’un, müziğin temelindeki matematiği buluş serüveni ve matematik dünyasındaki tüm önemli keşifleri…Öklid / ElementlerÖklid’in hayatı ve olağanüstü geometri yolculuğu…ArşimetFizikle matematiği daima başarıyla harmanlayan Arşimet’in, Suyun kaldırma kuvvetinden pi sayısına kadar matematiğe çağ atlatan buluşları ve tüm buluşlarının bilinmeyen serüvenleri…El Harezmi / Cebir’in MucidiDoğu bilim dünyasının en büyük keşiflerine imza atan büyük bilgin El Harezmî’nin, Cebir ve Sıfır üzerine yaptığı olağanüstü çalışmaları ve İslam medeniyetinin ilim merkezi olan bilgelik evi…Leonardo FibonacciAltın Oran, Fibonacci Serisi ve Tavşan Problemi ile bilim dünyasında devrim yaratan Leonardo Fibonacci’nin buluşlarının öyküsü…Pierre De FermatSayıların ötesine dokunmuş amatör bir prens olarak kabul edilen Pierre de Fermat’ın, matematiği sonsuza taşıyan buluşlarının öyküsü ve olağanüstü bilimsel düşünceleri…Carl Friedrich GaussMatematiğin prensi olarak bilinen Carl Friedrich Gauss’un Sayılar kuramından mekanik, olasılık ve astronomiye kadar uzanan bilim serüveni ve ardında bıraktığı sırlarla dolu teorilerinin keşifleri…Newton / Elma AğacıTüm zamanları etkileyen bir dahi olarak kabul edilen, yer çekimi kavramının yanı sıra sonsuz küçükler hesabını bularak adını tarihe yazdıran Isaac Newton’un öyküsü…Pascal / Harika Çocuk19 Oca 2014 tarihinde yayınlandı Bilim insanları tarafından harika çocuk olarak adlandırılan Fransız Matematikçi Pascal, çağının en büyük Matematik alimlerinden biri olmasının yanı sıra ilk rakamsal hesap makinesinin de mucidi oldu. Pascal üçgeninin mucidi Blaise Pascal’ın öyküsü…Galileo / Dünya Dönüyor17. yy bilimsel devriminin öncülerinden olan, dünyanın güneş etrafında döndüğünü iddia eden Galileo Galilei’nin öyküsü…Ömer Hayyam / Horosan’ın YıldızıÜnlü rubailerinin yanı sıra astronomi, geometri ve matematikte yaptığı buluşlarla adını tarihe yazdıran Horasan’ın yıldızı Ömer Hayyam’ın öyküsü…Leibnitz / Teoremler KaşifiBilim dünyasının önemli düşünürlerinden olan Gottfried Leibniz’in öyküsü…Sıfırdan SonsuzaDiğer rakamlardan çok sonra bulunan ve derin anlamlara sahip olan sıfırın hikayesi…Rene DescartesCebirle geometriyi birleştiren Descartes modern matematiğin babası olarak kabul edildi. “Düşünüyorum öyleyse varım” sözüyle tarihe not düşen Descartes’in hikayesi…Uzaktaki MatematikBuluşlarıyla bilim dünyasının çehresini değiştiren Çin Matematiğinin hikayesi…Leonhard Euler / Matematiğin Mozart’ıMatematiğin Mozart’ı olarak bilinen, tarihin en üretken matematikçilerinden biri ve sayısız teoremin sahibi Leonhard Euler’in hikayesi…El Battani / Trigonometri’nin MucidiÇağının en büyük müslüman Astronomi alimi olarak kabul edilen ve trigonometriye cebir ilmini uygulayan ilk bilim adamı El Battani’nin hikayesi…Niccola Tartaglia – Matematiğin HakimiÜçüncü dereceden denklemlerin çözüm yöntemlerini bulan ve balistik biliminin kurucusu Niccola Tartaglia’nın hikayesi…Mustafa Kemal Atatürk ve MatematikTürkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün Matematik ve Geometri hakkında çalışmaları…Bernoulli Ailesi / Matematiğin MafyasıÜstün zekalı soylarıyla Matematiğin Mafyası olarak bilinen, özellikle diferansiyel ve integral hesapları üzerindeki çalışmalarıyla bilimin gelişmesinde önemli rol oynayan Bernoulli Ailesinin hikayesi…Evariste Galois / Hüzünlü Bir DehaModern Cebirin en önemli kuramlarından birinin fikir babası olan, kısa yaşamına sayısız başarı sığdıran Evariste Galois’in hikayesi…John Napier / Napier’in KemikleriHayatı boyunca sayısal hesaplamaları kolaylaştıracak bir yol arayan, logaritmanın kurucu olarak Matematik tarihine adını yazdıran İskoç matematikçi John Napier’in hikayesi…Thales / Bilim’in YıldızıMilattan önce yaşayan 7 büyük bilginden en eskisi ve en ünlülerinden biri olan Thales’in hikayesi…Niels Henrik Abel / Abel’in Öyküsü300 yıldan beri matematikçileri uğraştıran 5. dereceden denklemlerin katsayılar yardımıyla çözülemeyeceğini ispat eden Abel’in öyküsü…Georg Cantor / Sıradışı MatematikKümeler kavramının kurucusu olan ve sıradışı buluşlarıyla matematik tarihindeki yerini alan Georg Cantor’un hikayesi…
Matematiğin amaçlarını ve etkilerini genel olarak şöyle sıralayabiliriz Günlük Yaşamda; Düşünceleri açık ve kesin olarak belirtebilme Sezgisel egemenlik ve sağduyu sahibi olabilme Açık ve kesin anlatım gücü kazanma Bağımsız ve özgün düşünme alışkanlığı geliştirme Yeni düşünceleri kabule hazır olma Kendine güven duygusu geliştirme ve güçlü kişilik özelliklerine sahip olma Problem çözme becerilerini geliştirme ve bu becerileri gerçek yaşam problemlerini de içeren matematiksel problemleri çözmede kullanma Eğitim Hayatında; Verileri sistematik olarak düzenleyebilme ve yorumlayabilme Usavurma yoluyla doğru sonuçlara ulaşabilme Temel ilişkileri bularak bir problemi çözümleyebilme Özgün düşünebilme ve araştırabilme Özel kavramları kesin olarak genelleyebilme. Matematiksel usavurma, istatistiksel usavurmanın doğasını ve sınırlılıklarını kavrama Sonuca ulaşmak için bilimsel düşünme ve usavurma alışkanlığı geliştirme Düzenli çalışma alışkanlıkları ve bir konu üzerinde yoğunlaşabilme gücü geliştirme Problem çözmede hesap makinesi ile bilgisayar kullanmayı öğrenerek matematiksel iletişim kurma Bir görevi sistematik olarak ve mantıksal bir biçimde tanımlama alışkanlığı geliştirme Günlük yaşam ve eğitim hayatı şeklinde gruplara ayrılmasına rağmen matematik hayatın her alnında kullanıldığı için grupların birbirinden kesin sınırlar dahilinde ayrılması zordur. Bununla birlikte, toplumlarda matematikle ilgili bazı efsaneler yaratılmış olup bunların bazıları kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze kadar gelmiştir. Bunlardan bazıları şunlardır Matematik yapmak, doğru yanıtı elde etmektir. Tüm yararlı matematik, yıllar önce keşfedilmiştir. Matematikte başarılı olmak daha çok doğuştan yeteneklere bağlıdır çok çalışmaya değil. Çok iş, az matematik gerektirir. Bayanlar matematikte daha az yeteneklidir. Bu tür soruların yanıtını, matematik eğitimcileri uzun süre araştırmış, efsanelerin geçerli olmadığı Hangi Alanlarda Karşımıza Çıkmaktadır? Matematiğin bireyi ve toplumu hangi işlevleriyle, nasıl etkilediğini bilmek gerekliliği kaçınılmazdır. Matematik, gelişmesini her yönde sürdürmektedir ve bu anlamda çok canlıdır. Son iki yüzyıl boyunca görünümünü oldukça değiştirmiş olmasına karşın; geçmişinden hiçbir şeyi yadsımamıştır. Evkleides teoremlerini içeren önermeler, günümüzde de teorileri olarak kalmıştır. Olsa olsa tuttukları yer değişiktir. Günümüzde matematik kendi dinamiğinin yanı sıra başka bilimlerle arasındaki etkileşim nedeniyle çok hızlı bir gelişme göstermektedir. XlX. yüzyıl içinde matematikte görülen hızlı ve olağanüstü gelişmeler, aynı zamanda felsefî nitelikler de taşımaktadır. Genel düşünce ve çözümlere önem vermektedir. matematiği eski ve klasik yapıyı hemen hemen her dalda değiştirecek yeni ve geniş ufuklara açılmıştır. Bu arada “Modern Matematik” denilen çok gelişmiş; o ölçüde de basitleşmiş, kolaylaşmış yeni bir matematik şekli ortaya çıkmıştır. Uzay yolculuklarının çok rakamlı hesapları, ancak bu yöntemle yapılabilmektedir. “Elektronik Beyin” denilen bilgisayar makineleri de bu esasa göre kurulmuştur. Bilgisayarların geliştirilmesiyle hesaplamalar için gereken süreler kısalmıştır. Astronomi ölçüleri ve zamanın belirlenmesiyle ilgili hesapların doğruluk derecesi arttıkça, denizcilik ve haritacılık da gelişti, zaman içinde matematik daha iyi gemilerin, lokomotiflerin, otomobillerin ve sonunda da uçakların tasarımı için kullanıldı. Radar sistemlerinin tasarımında aya ve bazı gezegenlere roket gönderilmesinde de matematikten yararlanıldı. İşte bu birkaç örnek matematiğin yeni gelişimini bize gösterir. Okullarımızda, matematiğin yaşamın bir parçası olduğu öğrenciye hissettirilmelidir. Öğrendiği bilgileri yaşamına uygulayabilmelidir. Öğretim sistemimizde sanki gelenekleşen yanlış düşünceler vardır. Matematiği aile olarak, öğretmen olarak, okul olarak çoğunlukla yanlış yorumluyoruz. Zekâ ve yeteneğin asıl ölçeği olarak görüyoruz. Oysa matematik de, diğerleri gibi öğrenilmesi gereken bilgilerdendir. Öğrencinin ilgi ve yeteneğine göre az ya da çok öğretilmelidir. Başka bir deyişle; matematiği ürkütücü kılan psikolojik nedenler öncelikle giderilmelidir. Çocuk psikolojisi üzerinde çalışanlar, çocukların özellikle ilkokulda matematiğe karşı tavır aldıklarını belirtiyorlar. Sorun, hem işlevsellik hem de yöntem sorunudur. Özellikle temel eğitimde öğrenci, öğrendiği bilgileri kullanabilmelidir. Çocuk, günlük hayatında bin bir türlü matematik işlemi ile karşı karşıyadır. Matematiğin sağladığı olanaklarla kavramsal düşünecektir.’2 Matematik dersinin her basamakta hayat için olması zorunludur. Yeni yetişen kuşaklara matematiksel görüş, matematiksel düşünüş vermek artık bir zorunluluktur. Matematiği bir eğitim olgusu olarak düşünmek gerekir ve matematiği diğer derslerle paralel yürütmenin de önemini bilmek gereklidir. Matematik, “İnsanca” yaşamayı, öğretmeyi hedefler. Öğrencilerin analiz, sentez, kavrama, tümdengelim, tümevarım gibi akıl yürütmelerine olanak sağlar. Öğrencilerin kararlı, düzenli ve sistemli olmalarına yardım eder. Öğrencileri ön yargılardan uzak tutar, sabırlı olmayı öğretir. Edinilen bilgilerin günlük yaşama geçirilmesine etkin olur. Yorum güçlerini geliştirir. Edinilen bilgileri fen ve sosyal bilimlere transfer etme olanağını sağlar. Zihin ve yetenek gelişmesine yardımcı olur. Matematikte düzenli, planlı ve sabırlı çalışma ile başarılı olunabilir. Soruları çözerken çağrışım, benzerlik yorumlara yer verilmeli, çok uygulama yapılmalıdır. Verimli etkin çalışma ile düzenli tekrar teknikleri kullanılmalıdır, hedef belirlenmeli, program yapılarak kararlı bir biçimde uygulanmalı, başarılı olunacağına inanılmalıdır. İnsanoğlu binlerce yıl boyunca, doğa olaylarını açıklamaya, içinde yaşadığı evreni bilmeye ve doğaya egemen olmaya çabalamaktadır. Bu çabada onun en sağlam aracı, matematiktir. Doğaüstü görünen pek çok olayın açıklaması yine matematikle verilebilmiştir. Ve yine temel yapısı matematiğe dayanan elektrik ve magnetizma kuramı olmadan; radyolarımız çalmaz, televizyonlarımız göstermez, evlerimiz aydınlanmaz, fabrikalarımıza enerji akmaz, röntgen aygıtı çalışmaz, haberleşme ağı kurulamazdı.’ İnsanlar ufkunu ne kadar geliştirirlerse, matematik de hiç durmadan gelişimini devam ettirecektir. Toplum; bu yeni gelişmeler ve eğilimler sayesinde matematiği daha da geliştirip ondan daha fazla yararlanma olanağını elde edecek ve matematik diğer bilimlerde anahtar görevi görmeye devam edecektir. Süregelen tarihi sürecinde Matematiğin amacının insanların doğuştan getirdiği düşünme kabiliyetini geliştirmek olduğunu söyleyebiliriz. Matematik, bizlere bir kısım bilgiler kazandırarak karşılaşacağımız olay ve problemlerde inceleme, araştırma ve karşılaştırmalar yaptırarak, düzenli ve dikkatli olmamızı, mantıklı düşünmemizi ve her konuda doğruyu bulmamızı sağlar. Problemleri çözerken değişik bağlantıları bulmak insana heyecan verir. Böylece insanda yeni şeyler bulma arzusu doğar. Bütün bilimlerin doğması ve gelişmesi insandaki bu arzudan doğmuş bu da matematik yardımıyla olmuştur. Bu sebeple bütün bilim dallarında matematikten yararlanılır. Matematik nitelikleri değil nicelikleri konu edinir, fakat niteliği bulunan her şeyin sayılabilir ve ölçülebilir olması, matematiğin fen bilimleri ve teknolojinin yanında değil sosyal bilimlerde de vazgeçilmez olmasını sağlamıştır. Bu yüzden matematik her öğrencinin öğrenmesi gereken bir bilimdir. Temel matematik bilgi ve becerileri edinmemiş bireyin yaşantısını sürdürmede, özgürleşmekte ve yaşam boyu öğrenme sürecinde çeşitli sorunları olacaktır. Bu nedenle hayatın içinden gelen matematiği yine hayatımızı kolaylaştırmak için hayata katarız. Günlük yaşantımızda, okulda ve iş dünyasında matematiğin önemi ve gerekliliği yadsınmamaktadır. Bunun kanıtı, ilköğretimin ilk yıllarından başlayarak zorunlu eğitim süresi içinde öğretim programlarında matematik derslerine zaman çizelgesinde yer verilir; bir üst okulların veya bir mesleğe giriş sınavlarında bir takım matematik soruları sorulur. Bunun, kuşkusuz, bir dizi önemli ve tartışmasız kabul edilen nedenleri vardır. Bunlardan biri, matematiğin güncel yaşamda, düşünme ve karar vermede vazgeçilmez zihinsel etkinlikler içermesi iken diğer bir nedeni de matematiğin bilimsel çalışmalarda ortak dil ve araç olmasıdır. Ancak, başta matematikten ne anlaşıldığı olmak üzere okullarda neyin, niçin, ne ölçüde ve nasıl öğrenme-öğrenme konusu olacağı, sürekli tartışma konusu olmaktadır.’ İnsanlar günlük yaşamda sık sık aritmetikten yararlanmakla birlikte üzerinde hemen hemen hiç düşünmezler. Örneğin; günlük dilde kullandığımız birçok sözcüğün anlamını da pek bilmeyiz. Sorulursa şaşırırız, bocalarız. Aslında düşünmeden yaptığımız birçok davranışın nedenlerini de araştırmayız. Herhangi bir şey satın alan biri ödediği ücreti ve geri aldığı para üstünü sayarken ticaretin başladığı dönemden beri kullanılan bilgileri kullandığını fark etmez bile, temel toplama ve eşitlik kavramlarını kullandığını düşünmez.’ Pazarda alışveriş yaparken, arsasını ölçerken, borsaya bakıp hissesinin değerinin artış miktarını hesaplarken, kişi bilinçli bir şekilde matematik yapmakta, matematik becerilerini ve bilgilerini kullanmaktadır. Son düzenleyen Safi; 13 Ocak 2017 1818
Matematik insanlık tarihinin en eski bilimlerinden biridir. Çok eskiden, Matematik sayıların ve şekillerin ilmi olarak tanımlanırdı. Matematik de, diğer bilim dalları gibi, geçen zaman içinde büyük bir gelişme gösterdi; artik onu bir kaç cümle ile tanımlamak mümkün değildir.. Matematik bir yönüyle, resim ve müzik gibi bir sanattır. Matematikçilerin büyük çoğunluğu onu bir sanat olarak icra ederler. Bu açıdan bakınca, yapılan bir isin, geliştirilen bir teorinin, matematik dışında şu ya da bu ise yaraması onları pek ilgilendirmez. Onlar için önemli olan, yapılan isin derinliği, kullanılan yöntemlerin yeniliği, estetik değeri ve matematiğin kendi içinde bir ise yaramasıdır. Matematik, başka bir yönüyle, bir dildir. Eğer bilimin gayesi evreni; evrende olan her şeyi anlamak, onlara hükmetmek ve yönlendirmek ise, bunun için tabiatın kitabını okuyabilmemiz gerekir. Tabiatın kitabi ise, Gaile’nin çok aktif alan sözleri ile matematik dilinde yazılmıştır; onun harfleri geometrinin şekilleridir. Bunları anlamak ve yorumlayabilmek için matematik dilini bilmemiz gerekir. Matematik, başka bir yönüyle de satranç gibi entelektüel bir oyundur. Kimi matematikçiler de ona bir oyun gözüyle bakarlar. Matematik, kullanıcısı için ise sadece bir araçtır; ya da yaptıklarını ifade edebildikleri bir dildir. Matematiğin ne olduğunu, onun içine girdikten sonra, bilgimiz ölçüsünde ve ilgimiz yönünde, anlar ve algılarız. Artik matematik her hangi bir insan hükmedebileceği boyutların çok çok ötesindedir Matematik sözcüğü, ilk kez, 550 lerde, Pisagor okulu üyeleri tarafından kullanılmıştır. Yazılı literatüre girmesi, 380 lerde Platon’ la olmuştur. Kelime manası “öğrenilmesi gereken şey”, yani, bilgidir. Bu tarihlerden önceki yıllarda, matematik kelimesi yerine, yer ölçümü manasına gelen, geometri yada eski dillerde ona eşdeğer olan sözcükler kullanılıyordu. Matematiğin nerede ve nasıl başladığı hakkında da kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Dayanak olarak yorum gerektiren arkeolojik bulguları değil de, yorum gerektirmeyecek kadar açık yazılı belgeleri alırsak, matematiğin 3000 –2000 yılları arasında Mısır ve Mezopotamya’da başladığını söyleyebiliriz. Heredot’a 485-415 göre, matematik Mısır’da başlamıştır. Bildiğiniz gibi, Mısır topraklarının %97 si tarıma elverişli değildir; Mısır’a hayat veren, Nil deltasını oluşturan %3 lük kısımdır. Bu nedenle, bu topraklar son derece değerlidir. Oysa, her sene yaşanan Nil nehrinin neden olduğu taşkınlar sonuncunda, toprak sahiplerinin arazilerinin hudutları belirsizleşmektedir. Toprak sahipleri de sahip oldukları toprakla orantılı olarak vergi ödedikleri için, her taşkından sonra, devletin bu islerle görevli “geometricileri” gelip, gerekli ölçümleri yapıp, toprak sahiplerine bir önceki yılda sahip oldukları toprak kadar toprak vermeleri gerekmektedir. Heredot geometrinin bu ölçüm ve hesapların sonucu olarak oluşmaya başladığını söylemektedir. Matematiğin doğuşu hakkında ikinci bir görüş de, Aristo 384-322 tarafından ileri sürülen şu görüştür. Aristo’ ya göre de matematik Mısır’da doğmuştur. Ama Nil tasmalarının neden olduğu ölçme-hesaplama ihtiyacından değil, din adamlarının, rahiplerin can sıkıntısından doğmuştur. O tarihlerde, Mısır gibi ülkelerin tek entelektüel sınıfı rahip sınıfıdır. Bu sınıfın geçimi halk veya devlet tarafından sağlandığı için, entelektüel uğraşılara verecek çok zamanları olmaktadır. Kendilerini meşgul etmek için, başkalarının satranç, briç, go,... Gibi oyunları icat ettikleri gibi onlar da geometri ve aritmetiği, yani o zamanın matematiğini icat etmişlerdir. Matematik'te İlkler İlk Logaritma Cetveli 1614 yılında İskoç Napier tarafından bulundu İlk Defa Sinüsün Kullanılması Battanî, sinüs ile hesaplar yapmaya başladı. İlk Defa Tanjantın Kullanılması Ebu’l Vefa, matematiğe tanjantı getirdi. İlk Defa Sıfırın Kullanılması Harezmî,9. yy’da sıfırı buldu. Daha önceki yıllarda sıfır yerine boşluk bırakılıyordu. Bu da zaman zaman işlem hatalarına yol açıyorduİlk olarak Türk matematikçi sıfırı Avrupalılara tanıttı ve hemen kabul gördü. İlk Defa Algoritmanın Kullanılması Harezmî,9. yy’da.Algoritma ismi Harezmî’nin değişmiş hâlidir. İlk Binom Açılımı Ömer Hayyam. buldu. İlk Pascal Üçgeni Ömer Hayyam. buldu Pi Sayısının Hesaplanan En Büyük Değeri Yıllarca pi sayısının tam değeri bulunamadı. Günümüzde ise 1 milyarıncı basamağa kadar biliniyor. İsimlendirilmiş En Büyük Sayı 10 üzeri 100 sayısı 1 ve yanında 100 tane sıfır googol olarak adlandırılır. Roma Rakamı İle Yazılan En Uzun Sayı 3888 sayısı MMMDCCCLXXXVIII İlk İnternet 1958 yılında Amerikan ordusunun kendi arasında haberleşmek için kurduğu ağ ilk internet ağıdır. Daha sonra yaygınlaşan sistem,70’li yıllarda halka en büyük ilerleyişini 90’larda yaptı. Mors Alfabesinin İlk Kullanılması 1843’te Samuel Morse icat etti. Nokta ve çizgilerden oluşan morse alfabesinin en bilinen mesajı İlk Makine 3500 yıllarında Sümerliler tarafından yapılan su çekme makinesi bilinen ilk makinedir. İlk Daktilo 1808 yılında İtalyan bir gazeteci tarafından yapıldı. Önceki basit örneklerine çok daha kullanışlı ve dayanıklı idi. İlk Fotokopi Makinesi 1938’de Carlson yaptı. İlk Bilgisayar John Mauchy ve Presper Eckert 1946 yılında ENIAC adlı bilgisayarı yaptı. Bu devasa bilgisayar dolara bile alıcı bulabiliyordu. Atatürk Ve Matematik Günümüzün bilim ve teknolojisinin bel kemiği olan matematik, kendine özgü doğulara, yanlışlara ve dile sahiptir. Bir dile sahiptir diyorum çünkü, sadece matematik ile yakından ilgilenenlerin anlayabileceği veya "üçgen, kare, dikdörtgen, çember, daire vb.." gibi herkesin yakından bildiği terimler ve çeşitli sembolik gösterimlere sahiptir matematik. Hiç düşündünüz mü, nereden geliyor bu terimler? Kim, neden üç kenarı olan kapalı eğriye üçgen adını vermiş diye. Bu konu üzerine bir araştırma yaptığınızda karşınıza çıkacak tek isim vardır ki O da şüphesiz önünde saygıyla eğildiğimiz, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'tür. Cumhuriyetten önce çeşitli okullarda okutulmuş bir matematik kitaplarını incelerseniz; içlerinde Arap harfleriyle yazılmış formüller; müselles, murabba veya hatt-ı mümas gibi günümüz matematiğinde bir anlam ifade etmeyen bir çok terim görürsünüz. Günümüzde Atatürk sayesinde kullandığımız terimlere baktığımızda, bu eski Arapça terimlerin anlaşılmasının ve hatırlanmasının ne denli güç olduğuna siz de hak verirsiniz elbet. Bir düşünün "Müsellesin sathı yatalay, dikeley zarbının müsavatına müsavidir." Cümlesinden ne anlıyorsunuz? Belki anneanne ve dedelerimiz bize bu cümle içinden bir kaç kelimeyi günümüz Türkçe'sine çevirebilir ama bir çoğunuz gibi ben de bu cümleyi ilk okuduğumda hiç bir şey anlamamıştım. Oysa bu cümle "üçgenin alanı, tabanı ile yüksekliğinin çarpımının yarısına eşittir." Demektir. Belki sadece bu cümledeki kavram anlaşılmazlığı bile bize Atatürk'ün bu konuda matematiğe ve dolayısıyla diğer ilimlere ne denli değerli bir çalışma bıraktığını anlamamız için yeterli olacaktır. Mesela, Müselles sözcüğünü ele alalım. Müselles Arapça 'sülüs' sözcüğünden türetilmiştir. Arapça'daki sülüs ile müselles sözcüklerinin arasındaki ilişkiyi kavrayabilmek, Arapça bilmeyenler için oldukça zordur. Sülüs sözcüğünün Türkçe'de karşılığı 'üç' kelimesidir. Üç'ün yanına 'gen' getirirsek üçgen sözcüğü oluşur. Bu müselles sözcüğünden daha kolay anlaşılmaktadır. Bu Arapça kökenli kelimelerle matematik yapmanın ve yapılanların ne ifade etmek istediğini anlayarak çağdaşlık yolunda ilerlemenin ne denli zor ve zahmetli olacağını anlatmaya gerek olmasa sanırım. Atatürk'ün bulduğu bu ve bunlar gibi bir çok terimler günümüzde hala geçerliliğini korumakta ve matematiği bizler için daha anlaşılır kılmaktadır. Atatürk bu terimlerin yer aldığı 1937 yılında yayımlanan bir de geometri kitabı yazmıştır. Bu kitapta kullanılan yeni terimler ayrıntılarıyla açıklanmış ve üzerlerine örnekler de verilmiştir. Bu kitap geometri öğretenlere ve bu konuda bilgi edinmek isteyenlere kılavuz olarak Kültür Bakanlığınca yayınlanmıştır. Mustafa Kemal bu geometri kitabını yazarak matematiğe daha anlaşılır yeni terimler kazandırmak isteğini Sivas'ta girdiği bir geometri dersinde ortaya koymuştur. Atatürk 13 Kasım 1937 tarihinde Sivas'a gitmiş ve 1919 yılında Sivas kongresinin yapıldığı lise binasında bir geometri o zamanki adıyla hendese dersine girmiştir. Bu derste öğrencilerle konuşmuş ve geometri üzerine çeşitli sorular yöneltmiştir. Ders esnasında eski terimlerle matematik öğreniminin ve öğretiminin zorluğunu bir kez daha saptayan Atatürk "Bu anlaşılmaz terimlerle bilgi verilemez. Dersler Türkçe terimlerle anlatılmalıdır." Diyerek bu konudaki kesin yargısını açıkladıktan sonra, dersi kendi buluşu olan Türkçe terimlerle ve çizimleriyle anlatmıştır. Bu sırada derste Pisagor teoremini de çözümlemiştir. Elbette ki, matematik ve geometri bilgisi yeterli olmayan bir insanın bilimsel ve dolayısıyla toplumsal açıdan bu denli önemli bir çalışmayı ortaya çıkararak nesiller boyu kabul edilebilir bir forma sokması mümkün değildir. Böylece Atatürk sadece siyasi ve idari alandaki dehasıyla değil, sayısal dünyadaki üstün başarısıyla da karşımıza çıkmış oluyor. Sizin de gördüğünüz gibi Atatürk’ün yaşamında matematiğin önemi bugüne kadar bildiğimiz veya ilkokullarda öğrenmiş olduğumuz gibi matematik öğretmeninin ona "Kemal" ismini vermesinden çok ötedir. Matematiğin bilimsel gelişme acısından anlaşılır bir dilde öğretilmesi gerektiği düşüncesi ve bu konudaki çalışmaları sayesinde bize kazandırdığı onca güzelliğe bir yenisini daha eklemiştir. Umarım bu yazıyla birlikte onun başlattığı bilimsel gelişme arzusunun bizler için de ne kadar gerekli olduğunu hatırlar ve bunun yanında sade ve anlaşılır bir dile sahip olmanın bir toplumda her alanda ne denli gerekli olduğunu daha iyi anlamış oluruz. Sıfırın İcadı Yeni ufukların açılmasında çok büyük etkileri olan sıfır kimi zaman lanetli, kimi zaman ise vazgeçilmez bir rakam olarak kitaplarımızda yer almıştır. Bir zamanlar şeytanın rakamı olarak suçlanmıştı... Ardından barbarların icadı olarak anıldı. 1299 Floransa tarihli bir kararnamede, Italyan Floransa kambiyo loncalarının, Arap rakamlarını, özellikle de "sıfır"ı kullanmayı yasakladığını görüyoruz. Kararın altına da küçük bir not düşülmüş "Bu çok yaygın olmayan rakamın, Arap ülkeleri dışında kullanımı, ticarette çok büyük kargaşaya yol açabilir..." Ne var ki, Floransa kambiyo loncasının bu kararına karşılık, o tarihlerde kağıt üzerinde hesap yapmaya başlayan Avrupalı Tüccarlar yoğun bir biçimde Araplar'dan gelen sıfır rakamını kullandılar. Çünkü sıfır olmadan, sadece Romen rakamlarıyla yazılı hesap yapmak hemen hemen olanaksızdı. Nitekim Avrupa'ya sıfır oldukça geç bir tarihte gelmesine karşın, Antik Çağ'ın birçok medeniyetinde sıfır kavramının varolduğu görülüyor. Örneğin Eski Mısır'da sıfır yerine bir sembol kullanılyordu. Öte yandan, yine Mısırlılar'ın sıfırlı rakamların varlığından yıllarinda bile haberdar oldukları kanıtlanmış. Eski Mısırlılar, 10 rakamını U harfiyle, 100 rakamını C harfiyle ve 1000 rakamını da lotus çiçeği şekliyle gösteriyorlardı. Ancak, matematikteki en büyük devrim, kuşkusuz sıfır rakamının devreye girmesi ile değil, rakamların yerleştirilmesinde pozisyon kavramının ortaya çıkmasaydı. Örneğin, 249 rakamında 2 rakamı 100'ler hanesini oluşturuyordu, çünkü sağdan itbaren üçüncü pozisyondaydu. 4 rakamın 10'lar hanesini oluşturuyordu, çünkü sağdan itibaren ikinci sıradaydı. Bu "rakamların pozisyon sıralaması" sistemini ilk uygulayanlar Babilliler oldu. Ancak 60'lı bir sayısal sisteme sahiplerdi. Şöyle ki, Babilliler için 32 rakamı şu işlemin karşılığıydı 3x60+2 Oysa bugün bu rakamın karşılığının 3x10+2 olduğunu biliyoruz. Babilliler rakamların pozisyon sistemini bulmuşlardı, ama "0" rakamı için herhangi bir sembol kullanmıyorlardı. Sadece sıfır yerine, rakamın ortasında bir boşluk bırakıyorlardı. Tabii, bu da 11 ile 101 gibi rakamları birbirinden ayırdetmede sorun yaratıyordu. Yüzlerce yıl sonra Babilli tüccarlar, sıfır yerine birbirine paralel iki çizgiden oluşan bir sembol geliştirmişlerdi. Bu sembol ilk kez, 300 yıllarında Büyük Iskender döneminde kullanılmıştı. Çok yararlı bir buluş olmasına rağmen, sıfır rakamı Antik Çağ'da diğer toplumlar tarafından hemen kabul edilmedi. Eski Yunanlılar sıfıra eşdeğer saydıkları "yokluk" kavramının çok iyi bilincindeydiler. Ancak, bunu bir rakam biçiminde yorumlamak ihtiyacını duymuyorlardı. Eski Yunan'ın mistik-felsefi düşüncesinde her rakamın belli bir değeri vardı ve bu değerler sistemi içinde boşluğu anlatan sıfır rakamına yer yoktu. Yunanlılar'a göre, erkek bir rakam olan 1 mantığı, dişi bir rakam olan 2 genel düşünceyi, 3 rakamı genel uyumu ve 4 rakamı cezayı simgeliyordu. Sıfır gibi yeni bir rakam, bütün bu mistik-felsefi sistemi altüst etme tehlikesi taşıyordu. Sıfır rakamı Çin'de 8. yüzyılda ortaya çıktı. Büyük olasıkla Hindistan'dan gelmişti. Sıfırı tanıyan bir başka eski uygarlık da Mayalar'dı. Bu rakamı kendi özel yazım biçimlerinde bir göz şeklinde çiziyorlardı. Ancak, Mayalar'ın neden 0 rakamıyla ilgilendikleri bugün hala bir bilmece... Çünkü, Maya hesap sistemi, sıfırın kullanılmasını gerektirmeyen bir sistemdi. Maya hesap sisteminde birli haneleri, 10'lu haneler yerine 20'li haneler, onları da 100'lü haneler takip ediyordu. Sıfır rakamının bugünkü anlamda kullanımına ilk kez Hindistan'ta tanık olunur. Hint yarımadası'nda bu rakamın yer aldığı bilimsel metinlere ve hesaplamalara ilk kez 630 yılında rastlanıyor. Ancak, bu sistemin yaratıcısı ve kuadrik eşitlikler üzerinde çalışan Hintli matematikçi Brahmagupta 598-670, rakamları sıfıra bölme işlemini bir türlü çözümleyememişti. Ondan tam 1000 yıl sonra bir başka Hinti matematikçi Bhaskara aslında Diophantine eşitliğine getirdiği ikincil yorumuyla ünlenmişti., bir rakamın "0" a bölümünün sonsuz olduğunu söyledi. Bunun tek istisnası, kesin bir sonuç olmayan sıfırın sıfıra bölünmesiydi. Ve Bhaskara 1114-1185 "sonsuz" u şöyle tanımlıyordu "Hiçbir değişiklik göstermeyen bir miktar... Bu miktara ne ekler ya da çıkarırsanız, hiç bir değişiklik ortaya çıkmaz... Yani Tanrı'nın sonsuzluğu gibi..." Avrupalılar ise, o tarihlerde bu tip keşiflerden çok ama çok uzaktılar. Avrupa, ekonomik ihtiyaçlarla birlikte sıfır rakamını dışarıdan ithal etme zorunda kaldı. Hintliler'den Araplar'a geçen sıfır rakamını ithal eden Avrupa, o tarihlerde rakamın biçimi konusunda da bir tutarlılığa sahip değildi... Bazı Avrupalı matematikçiler Arapların kullandığı noktayı tercih ederken, diğerleri daire biçimini yeğliyordu. Sıfır rakamını ilk Avrupa'ya getiren kişinin İtalyan Matematikçi Leonardo Pisana olduğu ileri sürülüyor. Tüccar babası Bonnaccio ile birlikte uzun yıllar Doğu toplumlarını gezen Pisano, 1202 tarihinde yayınladığı "Liber abaci" isimli kitabında sıfır kullanarak yazılı hesap yapmanın tekniklerini anlatıyordu. Pisano, Arapça "sıfır" kelimesine benzer yeni bir sözcük aramış ve bir rüzgar adı olan" zephrum"u önermişti. 1202 tarihinden sonra Hint-Arap rakamlarının Avrupa'da hızla yükseldiği gözleniyor. Ancak, iki yüzyıl daha Arap rakamlarıyla Romen rakamları birlikte varlıklarını sürdürdüler. Romen rakamlarının savunucularına "abaküscüler" deniyordu. Bu grup, matematiksel işlemleri ısrarla abaküslerde yapmayı sürdüler. Arap rakamlarını savunanlara ise "cebirciler" adı veriliyordu. Bu kelime de bu alanda sayısız eserler veren ve ileride CircumSpice'ta yerini alacak Arap matematikçi Muhammed El Harezmi'den geliyordu. İki taraf tam iki asır boyunca her türlü silahı deneyerek birbirleriyle yarıştı. 13. yüzyılda şair Alessandro di Villedieu, Hint-Arap rakamlarını savundu ve "Carmen'in Algoritması" adlı şiirinde sıfır rakamını gözden geçirdi. Nitekim, bilimsel bir kavgada, şairlerin tüccarların yanında yer almaya başlamasıyla birlikte zafer kısa bir zaman sonra Hint-Arap rakamlarının oldu. Antik çağların tüccarları, hesap yaparken, gerçek anlamda bir piyano virtüözü gibi hareket ediyorlardı. Parmakları "abaküs" adı verilen aletin küçük halkaları üzerinde hızlı bir biçimde gidip geliyordu. Böylece rakamları tanımaya gerek duymaksızın toplama ve çarpma işlemlerini yapmak mümkün oluyordu. Daha sonra abaküs ile yapılan işlemleri bir kağıda dökme ihtiyacı ortaya çıkınca "dizaynlı abaküs" denilen karmaşık bir sisteme geçildi. Ortaya satranç tahtasını andıran anımsatan bir görüntü bir görüntü çıkıyordu. Bu sistem, bugün bile bazı ülkelerin geleneklerinde varlığını sürdürüyor. Örneğin Ingiltere'de Hazine Bakanlığı, bu işlemlerin yapıldığı satranç tahtasını anımsatan kumaş parçasından hareketle "Satranç Tahtası Bakanlığı" olarak adlandırılıyor. Sıfır, bir bölüm tarihçi ve bilim adamına göre, insanlık için çok büyük bir keşif... Sıfır olmasaydı, bugünkü çağdaş matematik sistemine asla ulaşılmayacaktı. Bir başka grup tarihçi ve bilimadamına göre ise "hiç de öyle değil" . Bu grupta yer alanlar, binlerce yıl insanlığın onun yokluğunu hissetmediğini söylüyorlar. Gerçekten de, geometrinin , aritmetiğin ve astronominin temelleri sıfırın kullanımından çok önceleri atılmıştı. Nitekim, sıfıra olan ihtiyaç, bugün de kullanılan yatay pozisyon sistemiyle birlikte ortaya atılmıştı. Bu sistemde, en sağdaki birinci rakam birler hanesini temsil ederken, sonrakiler 10'lu haneler olarak devam ediyor. İşte bu noktada , boş kalan kısmı belirtmek için sıfıra olan ihtiyaç ortaya çıktı. Batı geleneğinde sıfırın kullanımı Doğu toplumlarına oranla çok daha geç yıllara rastlamaktaydı. Bunun en büyük nedeni de, Eski Yunanlıların aritmetik yerine geometri ile ilgilenmesiydi. Çizgilerin ve pergelin egemen olduğu bir alanda sıfıra olan ihtiyacın pek kendini hissettirmemesi doğaldı. Öte yandan Eski Yunan'da aritmetik işlemleri oldukça ilkel ama pratik bir yöntemle gerçekleştiriliyordu. Yunanlılar "calcoli" hesap adını verdikleri küçük çakıl taşlarınyla toplama ve çıkarma yapıyorladı. Bu şekilde bir nevi aritmetik işlemleri kolaylık arz ediyordu. SIFIR'I "0" YAPANLAR Bazı tarihçilere göre, sıfır rakamının biçimi, eski Yunanca "yokluk" anlamına gelen "ouden" kelimesinin ilk harfi olan "omicron" harfinden geliyor. Ancak, bu iddia pek geçerli değil. Çünkü, Antik Yunan'daki sıfır sembollerine baktığımız zaman bunların "omicron" harfinden çok farklı olarak, desenlerle süslenmiş, çember biçimindeki şekiller olduğunu görüyoruz. Sıfır rakamının bugünkü şeklinin büyük ölçüde Hintli matematikçilerin "bir rakamın yokluğu"nu göstermek için kullandıkları nokta işaretinden geldiği tahmin ediliyor. Sıfır rakamı farklı kültürlerde tarih boyunca çok farklı isimlerle anılmıştı. Bugünkü bir çok Latin dilinin kökeninin oluşturan Sanskrit dilinde sıfırın "gagana" uzay, "sunya" boşluk ve "bindu" nokta sözcükleriyle adlandırıldığını görüyoruz. Antik Çağda Çinliler sıfır rakamını "ling" kelimesiyle çağırıyorlardı."Ling" yağmur yağdıktan sonra herhangi bir nesnenin üzerinde kalan küçük su parçasına verilen isimdi. Bugün, bütün Batı dünyasında sıfırı anlatmak için kullanılan "zero" kelimesi Arapça "sıfır" kelimesinden geliyor. Bu kelime Batı dillerinin kökenini oluşturan Latince'ye önce bir rüzgar adı olan "zephyrum", daha sonra "zefiro" ve son olarak "zero" adıyla yerleşti. 13. yüzyılda "zero" nun yanı sıra bir başka kelime daha üretilmişti "Cifra". Bugün cifra kelimesi terk edilmiş durumda. Fakat, birçok Latin dilinde "cifra" değersiz adam" ifadesinin karşılığı olarak hala kullanılıyor.
Matematik ile ilgili hikayeler, matematiğe ilgisi olanların keyifle okuyacağı yazılardır. Aşağıdaki listeden matematik hikayesi seçip okuyabilirsiniz. Hayatımızda 1 ve 0’ın Önemi Matematik Hikayeleri Satrancın Hikayesi ve Üslü Sayılar
A huge collection of 3400+ free website templates JAR theme com WP themes and more at the biggest community-driven free web design site Matematik Hikayeleri -22- Evariste Galois 29 Ağustos 2014 Matematik Hikayeleri Matematik Hikayeleri – Evariste Galois TRT okul tarafından yayınlanan, Matematiğin günümüze kadar olan gelişimlerini, ünlü matematikçilerin hayatlarını belgesel tadında anlatan Matematik Hikayeleri Matematik Hikayeleri -21- Matematik Mafyası – Bernoulli Ailesi 29 Ağustos 2014 Matematik Hikayeleri Matematik Hikayeleri – Matematik Mafyası – Bernoulli Ailesi TRT okul tarafından yayınlanan, Matematiğin günümüze kadar olan gelişimlerini, ünlü matematikçilerin hayatlarını belgesel tadında anlatan Matematik Hikayeleri Matematik Hikayeleri -20- Atatürk ve Matematik 29 Ağustos 2014 Matematik Hikayeleri Matematik Hikayeleri – Atatürk ve Matematik TRT okul tarafından yayınlanan, Matematiğin günümüze kadar olan gelişimlerini, ünlü matematikçilerin hayatlarını belgesel tadında anlatan Matematik Hikayeleri Matematik Hikayeleri -19- Matematiğin Hakimi -Niccola Tartaglia 29 Ağustos 2014 Matematik Hikayeleri Matematik Hikayeleri – Matematiğin Hakimi – Niccola Tartaglia TRT okul tarafından yayınlanan, Matematiğin günümüze kadar olan gelişimlerini, ünlü matematikçilerin hayatlarını belgesel tadında anlatan Matematik Hikayeleri Matematik Hikayeleri -18- Trigonometri’nin Mucidi – Battani 29 Ağustos 2014 Matematik Hikayeleri Matematik Hikayeleri – Trigonometri’nin Mucidi – Battani TRT okul tarafından yayınlanan, Matematiğin günümüze kadar olan gelişimlerini, ünlü matematikçilerin hayatlarını belgesel tadında anlatan Matematik Hikayeleri Matematik Hikayeleri -17- Matematiğin Mozartı – Leonhard Euler 29 Ağustos 2014 Matematik Hikayeleri Matematik Hikayeleri – Matematiğin Mozartı – Leonhard Euler TRT okul tarafından yayınlanan, Matematiğin günümüze kadar olan gelişimlerini, ünlü matematikçilerin hayatlarını belgesel tadında anlatan Matematik Hikayeleri Matematik Hikayeleri -16- Uzaktaki Matematik – Çin Matematiği 29 Ağustos 2014 Matematik Hikayeleri Matematik Hikayeleri – Uzaktaki Matematik – Çin Matematiği TRT okul tarafından yayınlanan, Matematiğin günümüze kadar olan gelişimlerini, ünlü matematikçilerin hayatlarını belgesel tadında anlatan Matematik Hikayeleri Matematik Hikayeleri -15- Rene Descartes 29 Ağustos 2014 Matematik Hikayeleri Matematik Hikayeleri – Düşünüyorum Öyleyse Varım – Rene Descartes TRT okul tarafından yayınlanan, Matematiğin günümüze kadar olan gelişimlerini, ünlü matematikçilerin hayatlarını belgesel tadında anlatan Matematik Hikayeleri Matematik Hikayeleri -14- Sıfırdan Sonsuza – Sıfırın Bulunuşu 29 Ağustos 2014 Matematik Hikayeleri Matematik Hikayeleri – Sıfırdan Sonsuza – Sıfırın Bulunuşu TRT okul tarafından yayınlanan, Matematiğin günümüze kadar olan gelişimlerini, ünlü matematikçilerin hayatlarını belgesel tadında anlatan Matematik Hikayeleri Matematik Hikayeleri -13- Teoremler Kaşifi – Leibnitz 29 Ağustos 2014 Matematik Hikayeleri Matematik Hikayeleri – Teoremler Kaşifi – Leibnitz TRT okul tarafından yayınlanan, Matematiğin günümüze kadar olan gelişimlerini, ünlü matematikçilerin hayatlarını belgesel tadında anlatan Matematik Hikayeleri
matematiğin önemini anlatan hikaye kahramanı kimdir