🥊 Allah Dardaki Kuluna Neden Yardım Etmez

Allahniçin yardım etmez? 02 Haziran 2022 Perşembe; E-Gazete; Türkçe. Allahdardaki kuluna neden yardım etmez. Son Yazılar. Araba benzinde gaz yemiyor; Badem ağacı hangi bölgelerde yetişir; Şubat tatili ne zaman bitiyor; Bitcoin tr çeviri; Ninni ne Birkimse ihlâs ve samimiyetle gerçekten Allah’ın kendisine yeterli olduğuna. inanarak “Hasbünallah ve nî’mel vekîl” derse, hiç kuşkusuz Allah. ona yeter. Çünkü Yüce Allah Kur’an’da, “Kim Allah’a güvenirse, Allah ona yeter” buyuruyor. (Talak – 3) Not: (Y) harfi ile “Hasbiyallah” nefs-i mütekellim vahdehü Allah herşeyi bir kader dahilinde yarattığını "Hiç şüphesiz, Biz herşeyi kader ile yarattık" (Kamer Suresi, 49) ayetiyle bildirmektedir. İnsan hayatı boyunca Allah'ın kendisi için dilediği ve yarattığı olaylarla karşılaşır ve tamamen Allah'ın dilediği bir şekilde hayatını sürdürür. Allah bu gerçeği ayetlerinde Firavunun zulmü altında geçirdiğiniz yıllara karşılık Allah sizi onların mülküne vâris kılmak istemişti; ancak siz buna oturduğunuz yerde erişecek değildiniz. Nitekim sebeplere riayet ederek üzerinize düşeni yaptığınızda, Allah da sizi sebep yaparak düşmanınızı boğdu ve size olan vaadini yerine getirdi. ' Bunun tersi olan durumlar da vardır. Allah sabreden ve sabır yarışında bulunan kulları ile beraberdir: “Ey iman edenler, sabırla ve salat ile (dua ve namaz ile) yardım dileyin. Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir 2Fıtır sadakası: Sadaka-i fıtır, Ramazan ayının sonuna yetişen ve aslî ihtiyaçlarından başka en az nisab miktarı bir mala sahip bulunan her Müslüman'ın vermesi gereken ve verilmesi vacip olan bir sadakadır. Buna esasen fıtra da denir. Bu kelime halk arasında fitre şekline dönüşmüştür. 3-Nafile olan sadakalar: Bu da illeCsj. En çok sevdiğimiz birinden yola çıkarsak,onun yaptığı hareketler bazen çok hoş gelir bize,bazen hatalar yapar;Sonra affedilmiyecek hataları ard arda yapar ve buda bizi o sevdiğimizden soğumamızı uzaklaşmamızı neden bi kaç kez affetmişiz o şansların hepsini vermişiz,ama sevdiğimiz kişi ısrarla yine aynı şekilde devam edince içimizdeki sevginin tamamen yok olmasına neden onu kendi haline bırakırır ondan uzak durmaya Teala ile kul arasındada şeyler yapar Allah'da bundan razı hata yapar pişman olur tövbe eder;Allah tövbeleri bolca kabul eden olduğu için hakkı,yetim hakkı,ve yeminler ederek Allah'ı yalanına şahit göstererek vs. büyük günahlardan boyuna tövbe etmek aklına gelir nede vicdan azabı duymak,Böyle kişileri Allah-u Teala'da unuttuğu kulları arasına kendi haline öyle kişilerin şeytan bile peşini şeytanın işi kullara kulluk görevi yapmalarına engel Allah-u Teala'dan kıyamet gününe kadar müsade müsade etki,senin topraktan yarattığın değer verdiğin ve önünde bütün melekleri secde ettirdiğin insanoğlu nasıl yoldan çıkıyor sapıyor onu Teala ise sana uyanlarada lanet olsun yıkıl karşımdan diyerek kıyamet gününe kadar şeytana izin o Yüce Rabbimiz merhamet insanoğluna bir şans vererek yaptığı hatalardan tövbe edip pişman olunca tövbesini kabul edeceğini bildirmişti Kur'an-ı Kerim'de,buda büyük bir şanstı insanoğlu için,ama gözler kör olmuşsa Rabbini unutmuş hiç hatırlamıyosa,hatalarından pişmanlık duyup tövbe etmiyosa bir kul elbetteki bu Allah'ın gücüne kendi haline bıraktığı kul ise çırpınır durur ufacık bir dert bile ona dağlar kadar ağır bunalım stres içerisinde genelde haberlerde,gazetelerde gördüğümüz gibi intiharlarla sonuçlanıp hem bu dünya'yı heç ahiret hayatını kendi eliyle yok sevdiği kişilere gelince Onlara sürekli dert veya büyük,çünkü,kuluna derdi verir ki,Rabbini hatırlasın hep onu anarak yardım istesin ve buda aradaki,Allah ve kul sevgisini dahada çoğaltsın güçlü kılsın sürekli acımı çektirir? Hayır! Çünkü o kullarına derdi verir ama onlara kıyamaz,bazen taşıyamayacağı zaman yükünü hafifletip ona mutlu olacağı küçük sevinçli müjdeler hani bizlerde olurya,İnsanlar arasında mucize dediğimiz ani güzel tabiki bilir bunların mucize deyilde birinin yaptığını,çünkü herşey öylesine güzel planlanıp uygulanmış gibi olur ki,hani o an şaşkınlık içinde Allahım inanamıyorum derizya işte derdi verir vermesinede,ona o dert sanki tatlı bir dert sıkıntı gibi o sıkıntılar arasında bunalırken sanki serinletici bir rüzgar esintisi gibi hafif gelir serinlik kul inançlıdır ve ümidini kaybetmez,kendinin elinden birşey gelmiyeceğini bildiği için elbetteki herşeyin en iyisini ve doğrusunu gören ve bilen Rabbi bir çıkar yol bilen kullar en zor,en ümitsiz anlarında bile kesinlikle Allah'tan ümidi Allah'tan ümidi kesmek haşa!!! dinden çıkmak Allahı hiç hatırlamamak hepimizinde bildiği gibi bu dünya sınav Allah'a inanarak ümitle sabredenler mutlaka sabrının ödülünü hem bu dünyada hemde ahirette ki,Dünya fani,Ahiretse baki ve ebedi gününde şeytan bile onca hatalarından sonra Allah'ın o yüce affını görerek ümide kapılacakmış,o halde peki bizler neden Allah'ı yanımızda hatalarımızı gözden geçirerek az veya çok gönlümüzden vicdanımızdan pişmanlık geçirerek kalbimizi aydınlatmayalın ki?Ve Allah'ın kulum sen bana 1 adım at,ben sana 1000 adım atayım;Sen bana yürüyerek gel,ben sana koşarak geleyim çağrısına kulak vermiyelimki?...O halde düşünelim,gerçekten Allah sevdiği kullara dert vermiyormuymuş?Evet,Allah sevdiği kullarına dert ve sıkıntı her derdimizde ve sıkıntılarımızda bütün müslüman aleminin yanında ve yardımcısı olsun inşallah...Allah'a emanet olun. Kur’an’ın birçok ayetinden okuyor ve anlıyoruz ki Allah müminlerine çeÅŸitli biçimlerde yardım etmektedir. Sonsuz ilmi ve hikmeti sayesinde kainatın her noktasında, beden gözüyle göremediÄŸimiz melekler veya cinlerle veya baÅŸkaca kullarıyla, belki rüzgar veya yaÄŸmur gibi yarattığı cansız varlıklarla veya hayvan ve insanlarla yardım etmektedir. Hem öyle bir yardım ki; Belki aslında ÅŸer olan ve hayır sandığımız bir iÅŸte bize zorluk çıkartıp o iÅŸi yaptırmayarak… Belki dünyada sıkıntılı bir duruma düşürüp ve bunu kefaret sayıp, karşılığını kat kat fazlasıyla ahirette ihsan ederek… Belki hayatımıza imansız birilerini musallat edip onların hidayetine vesile olmamızı saÄŸlayarak… Belki de aslında hayır olan ve ÅŸer sandığımız bir iÅŸe mani olup gene o hayır sandığımız iÅŸi yaptırmayarak… Esasen istisnasız her iÅŸ ve oluÅŸ muhakkak Allah’ın izni ile ancak iki ÅŸekilde olur. Muallak kader dediÄŸimiz olguda, önce kul ister akabinde Allah yaratır. Allah’ın murad etmesi baÅŸkadır; çünkü O yalnız hayrı murad eder, kulun isteyip Allah’ın yaratması baÅŸkadır. Kul neyin hayırlı olduÄŸunu bilmez ama Allah sonsuz ilmi ile geçmiÅŸ, ÅŸimdiki zaman ve geleceÄŸi ihata ettiÄŸi için bilir. Dolayısıyla Allah hikmetine binaen bazen kulun bu istediÄŸinin aksini yaratır. Bu sırr-ı teklif gereÄŸidir. Burada da belki de bize hem bir imtihan hem de bir yardım da olabilir. Mesela, evde pasaportumuzu unutur ve uçağı kaçırırız, buna hayıflanırken uçağın kaza yaptığı haberini alırız veya yeni bir iÅŸe baÅŸlamak üzereyken evde hastalanır yatarız, iyileÅŸtiÄŸimizde iÅŸ kaçmış olur, ancak daha güzel bir iÅŸe girmemize vesile olmuÅŸtur, vb… Mutlak kader dediÄŸimiz olguda ise kulun hiçbir dahli yoktur. Cinsiyetimiz, ana babamız, milliyetimiz, fiziÄŸimiz, vb… Bu da gene sırr-ı teklif gereÄŸidir. Bunların da imtihan gereÄŸi olduÄŸunu bilip, bize verilen veya verilmeyenlerin bizim hesap vereceÄŸimiz nisap miktarımızı oluÅŸturduÄŸunu bilmeliyiz. Görme özürlü olan bir kardeÅŸimiz göz zinası, iÅŸitme engelli olan bir kardeÅŸimiz de gıybet dinleyemeyeceÄŸinden dolayı, bunlardan hesaba çekilmeyecektir. Ahirette hesaba çekilmekte olan ve gözleri gören birisi belki de hemen diyecek ki keÅŸke ben de üç günlük dünyada görmez olaydım da burada bu çetin hesaba maruz kalmasaydım ve anlayacak ki Allah o özürlü kuluna belki de dünyada onu böyle yaparak yardım etmiÅŸ. Bize düşen, Cenab-ı Hak için “Hikmetinden ve ilminden sual deyip, her oluÅŸun arkasında O’nun mutlaka var olduÄŸunu bilip, kulluk vazifelerimizi eksiksiz yerine getirmek ve her oluÅŸta Allah’ın muhakkak olayları hayrımıza yarattığını ve bir ÅŸekliyle yardım ettiÄŸini bilmektir. Bu yardımın neticelerini bazen hemen, bazen orta vadede bazen de uzun vade olan ahirette görecek olmamız bu gerçeÄŸi deÄŸiÅŸtirmez. Başımıza bir musibet geldiÄŸinde hemen mealen ÅŸu ayete müracaat etmeliyiz “Onlar ki, kendilerine bir musibet geldiÄŸi zaman Muhakkak ki biz, Allah’a aitiz ve muhakkak ki biz, ancak O’na dönücüleriz!’ Bakara, 2/156. Ve unutmamalıyız ki “… olur ki, bir ÅŸeyden hoÅŸlanmazsınız ama o sizin için hayırlıdır. Ve olur ki bir ÅŸeyi de seversiniz, halbuki o sizin için bir ÅŸerdir. Allah ise sizin için hayır olanı bilir de siz Bakara, 2/216. Ve kesinlikle iman etmeliyiz ki; “Ey müminler! Yoksa sizden önce gelip geçenlerin hâli sizin de başınıza gelmeksizin kolayca cennete gireceÄŸinizi mi sandınız? Onlara öyle fakirlikler ve hastalıklar dokundu ve öyle belalarla sarsıldılar ki, hatta peygamber ve beraberindeki iman edenler Allah’ın yardımı ne zaman!’ diyecek hale gelmiÅŸlerdi! Dikkat edin, şüphe yok ki Allah’ın yardımı yakındı Bakara, 2/214. Kaynak Sorularla İslamiyet Ayrıca aklına takılan sorular veya merak ettiklerin için Sözler Köşkü YouTube kanalımıza göz atabilirsin. Bazı Merak Edilen Sorular Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir. Alıntı Misafir adlı kullanıcıdan alıntı allah yardım ederse kuluna her iş girer yoluna Allah yardım ederse kuluna her iş girer yoluna. Motivasyon amacıyla, Allah'ın kulunun her zaman lehinde ve yanında olduğunu anlatan güzel bir deyiş, zor zamanlarda kulun Allah'a sığınmasını da öneriyor, ancak "Kendine yardım etmeyene, Tanrı’da yardım etmez." diye de sözler olduğunu hatırlarsak, bu sözün belki de ders vermek amaçlı ya da kinaye içerdiği düşünülebilir. Ve aşağıdaki alıntıyı da okuyunuz. "Allah yardım ederse kuluna, her iş girer yoluna. Fakat... Allah çalışmayana yardım eder mi? Başarının ve refahın sihirli sözcüğü "Çalışmak" ve tabii ki "üretmek"tir. İnsanlarımızı çalışabilmesi için yatırıma ihtiyaç vardır. Yatırım ve üretim olmadan dünyada hiçbir ülkenin kalkındığı görülmemiştir." Kaynak Hürriyet Gazetesi - Rahmi Turan ALLAH-KUL İLİŞKİSİNİN DERİN BOYUTLARI ÖLÜM VE ALLAH’IN MÜ’MİN KULUNA KARŞI DUYARLILIĞI Hz. Ebu Hüreyre anlatıyor; Rasulullah Ona Binler Selam buyurdu ki “Yüce ALLAH şöyle buyurdu Ben yapacağım bir şeyde Mü’min kulumun ruhunu almadaki tereddüdüm kadar hiç tereddüde düşmedim. O ölümü sevmez, Ben de onun sevmediği şeyi sevmem.” Buhari, Rikak, 38 AÇIKLAMA ALLAH’ın “tereddüde düşmesi” insanlardan tamamen farklıdır. Burada mecazi anlam kastedilmektedir. Amaç, konunun herkes tarafından ve kolaylıkla anlaşılmasını sağlamaktır. Bunun benzeri Kur’an’da da çok sayıda ifade ve anlatım bulunur ki bu durumu İslam alimleri “tenezzülat-ı ilahiye” yani ALLAH’ın, kullarının iyiliği için bir şeyi Kendine yakışan biçimiyle değil de kullarının anlayabileceği şekilde anlatması olarak isimlendirmişlerdir. ALLAH’IN KULU HİMAYESİNE ALMASINA VE CENNETE KOYMASINA SEBEP OLAN ÜÇ ÖZELLİK Hz. Cabir anlatıyor; Rasulullah Ona Binler Selam buyurdu ki “Üç şey vardır ki bunlar kimde bulunursa, ALLAH onun üzerine himayesini açar ve onu Cennete koyar Zayıflara yumuşak davranmak, anne-babaya şefkat göstermek, kölelere ihsanda bulunmak.” Tirmizi, Kıyamet, 49 AÇIKLAMA Bu hadiste sayılan davranış özelliklerinin arada bir yapılan cinsten olmayıp süreklilik kazanmış ve o insanda bir kişilik özelliği haline dönüşmüş olması gerekir. Ayrıca günümüzde köleler yerine kişinin emri altında çalışan işçi ve ücretliler anlaşılmalıdır. KENDİLERİNE YARDIM EDİLMESİ ALLAH’IN ÜZERİNE BİR HAK OLAN ÜÇ KİŞİ Hz. Ebu Hüreyre anlatıyor; Rasulullah Ona Binler Selam buyurdu ki “Üç kimse vardır ki bunlara yardım ALLAH üzerine bir haktır ALLAH yolunda cihad eden, borcunu ödeyip hürriyetini elde etmek isteyen köle, iffetini korumak niyetiyle evlenmek isteyen.” Tirmizi, Fezailu’l-Cihad, 20 ALLAH’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ÜÇ KİŞİ Hz. Ebu Zerr anlatıyor; Rasulullah Ona Binler Selam buyurdu ki “Üç kişi vardır ALLAH onları sever; üç kişi de vardır ALLAH onlara buğz eder. ALLAH’ın sevdiği üç kişiye gelince Birincisi Bir adam bir topluluğa gelir, onlardan ALLAH adına bir şeyler ister ama bunu kendisiyle onlar arasındaki bir akrabalık ya da yakınlık nedeniyle istemez. Onun başvurduğu kimseler, istediğini vermezler. İçlerinden biri ise o topluluğun arkasına kayıp isteyen kimseye gizlice ihsanda bulunur. Öyle gizli verir ki onun verdiğini sadece ALLAH ile ihsanda bulunduğu adam bilir. İkincisi Bir topluluk yoldadır. Gece boyu da yürürler. Derken uyku her şeyden değerli bir hal alır. Konaklarlar. Bir adam kalkıp Bana karşı tevazu ile yakarışta bulunur, ayetlerimi okur. Üçüncüsü Bir askeri birliğe katılmıştır. Birlik düşmanla karşılaşır ve hezimete uğrar. Ancak o ilerler ve öldürülünceye veya başarıncaya kadar savaşmaya devam eder. ALLAH’ın buğz ettiği üç kişiye gelince, bunlar Zina eden ihtiyar, kibirli fakir ve zalim zengindir.” Tirmizi, Cennet, 25 AÇIKLAMA Buğz edilen kişilerin ortak özellikleri, adeta kendilerini zorlayarak fıtratlarının gereğinin zıddını yapmalarıdır. Çünkü ihtiyarlık fıtratı zinadan, fakirlik fıtratı kibirden, zenginlik fıtratı ise zulümden uzak durmayı gerektirir. MAHŞER MEYDANINDA ALLAH’IN KENDİ GÖLGESİNE ALACAĞI YEDİ İNSAN TİPİ Hz. Ebu Hüreyre anlatıyor; Rasulullah Ona Binler Selam buyurdu ki “Yedi kişi vardır ki ALLAH onları hiçbir gölgenin olmadığı Kıyamet Günü’nde Kendi gölgesinde gölgeler Bunlar Adalet sahibi yönetici; ALLAH’a ibadet içinde yetişen genç; mescidden ayrıldıktan sonra tekrar dönünceye kadar kalbi mescide bağlı olan kimse; birbirlerini ALLAH için seven, ALLAH rızası için bir araya gelip, ALLAH rızası için ayrılan iki kişi; güzel ve toplum içerisinde statü sahibi bir kadın tarafından davet edildiği halde Ben ALLAH’tan korkarım’ deyip bu daveti reddeden kimse; ALLAH’ı tek başına zikrederken gözlerinden yaş akıtan kimse.” Buhari, Ezan, 36 ALLAH’IN SALİH KULLARINA VERDİĞİ DEĞER Hz. Ebu Hüreyre anlatıyor; Rasulullah Ona Binler Selam buyurdu ki “Kıyamet Günü Aziz ve Celil olan ALLAH şöyle buyuracak Ey Ademoğlu! Ben hasta oldum sen Beni ziyaret etmedin!’ Kul diyecek Ey Rabbim! Sen Alemlerin Rabbi iken ben Seni nasıl ziyaret edebilirim?!’ Yüce Rabb diyecek Bilmedin mi falan kulum hastalandı, fakat sen onu ziyaret etmedin, bilmiyor musun? Eğer onu ziyaret etseydin, yanında Beni bulacaktın!’ Yüce Rabb diyecek Ey Ademoğlu! Ben senden yiyecek istedim ama sen Beni doyurmadın!?’ Kul diyecek Ey Rabbim! Ben Seni nasıl doyururum. Sen ki Alemlerin Rabbisin!’ Yüce Rabb diyecek Benim falan kulum senden yiyecek istedi. Sen onu doyurmadın. Bilmez misin ki, eğer sen ona yiyecek verseydin Ben onu yanımda bulacaktım.’ Yüce Rabb diyecek Ben senden su istedim, Bana su vermedin?!’ Kul diyecek Ey Rabbim! Ben Sana nasıl su içirebilirim? Sen ki Alemlerin Rabbisin!’ Yüce Rabb diyecek Falan kulum senden su istedi. Sen ona su vermedin. Bilmiyor musun, eğer ona su verseydin, bunu Benim yanımda bulacaktın!?” Müslim, Birr, 43 ALLAH HANGİ MALA NASIL MUAMELE EDER Hz. Ebu Hüreyre anlatıyor; Rasulullah Ona Binler Selam buyurdu ki “Kim ödemek arzusu ile insanların parasını alır ise ALLAH onun borcunu öder. Kim de batırmak niyetiyle insanların parasını alır ise ALLAH onu helak eder.” Buhari, İstikraz, 2 ALLAH VE ZULME UĞRAYANIN DUASI Hz. Ebu Hüreyre anlatıyor; Rasulullah Ona Binler Selam buyurdu ki “ALLAH, zulme uğrayanın duasını bulutların üzerine çıkarır ve onlara sema kapıları açılır ve Yüce ALLAH İzzetime yemin olsun! Vakti uzasa da duanı mutlaka kabul edeceğim!’ buyurur.” Tirmizi, Cennet, 2 ALLAH’IN RAHMETi VE CENNET’E EN SON GİRENİN HALİ Hz. Muğire bin Şu’be anlatıyor; Rasulullah Ona Binler Selam buyurdu ki “Hz. Musa ALLAH’ın Selamı Üzerine Rabbine sordu Derece itibariyle Cennet halkının en düşüğü nasıldır?’ Yüce Rabb buyurdu O, bütün Cennet halkı Cennet’e girdikten sonra gelecek biridir ki kendisine Cennet’e gir!’ denilir. O kişi Ey Rabbim nasıl gireyim? Herkes yerlerine yerleşti, bütün Cennet tutuldu!’ der. Ona şu cevap verilir Sana dünya hükümdarlarından birinin mülkü kadar mülk verilmesine razı mısın?’ O Rabbim razıyım!’ der. Yüce Rabb Bu sana verilmiştir. Ve onun da bir katı ve onun da bir katı ve onun da bir katı ve onun da bir katı…’ O kişi beşinci de Ey Rabbim razı oldum yeter!’ der. Yüce Rabb Bunlarla beraber daha on katı da sana verildi. Ayrıca gönlün her ne isterse, gözün neden zevk alırsa… Hepsi sana verilmiştir!’ buyurur. O kişi Rabbim razı oldum yeter!’ der. Ve Hz. Musa tekrar sordu Ya derecesi en üstün olan?’ ALLAH cevap verdi İşte irade ettiklerim bunlardı. Onların keramet fidanlarını kendi elimle diktim ve üzerlerine mühür vurdum. Onlara hazırladığımı, ne bir göz görmüş ne bir kulak işitmiştir. Hiçbir insanın kalbine de o şeylerle ilgili bir bilgi gelmemiştir.” Müslim, İman, 312 Hz. Abdullah bin Mes’ud anlatıyor; Rasulullah Ona Binler Selam buyurdu ki “Cennet’e en son giren kimse bazen yürür, bazen ağlar. Ateş de arada sırada onu yalar geçer. Cehennem’i tamamen geçince dönüp ona bir bakar ve Beni senden kurtaran ALLAH münezzehtir! Yüce ALLAH bana hiç kimseye vermediği şeyi verdi’ der. Derken ona bir ağaç gösterilir. O Ya Rabbi’ der, beni şu ağaca yaklaştır da altında gölgeleneyim, suyundan içeyim!’ Yüce ALLAH Ey Ademoğlu! Dilediğini versem Benden başka bir şey istemezsin değil mi?’ der. O kişi Ey Rabbim! Bundan başka bir şey istemeyeceğim!’ der ve başka bir şey istemeyeceğine söz verir. Rabbi de onun özrünü kabul eder. çünkü o sabredemeyeceği şeyi görmüştür. Onu ağaca yaklaştırır. Kişi, ağacın gölgesinde gölgelenir, suyundan içer. Sonra ona öncekinden de daha güzel bir ağaç gösterilir. Dayanamayıp Ey Rabbim! Beni şuna yaklaştır, gölgesinde gölgeleneyim, suyundan içeyim, artık Senden başka bir şey istemeyeceğim!’ der. Yüce ALLAH Ey Ademoğlu! Bana öncekinden başkasını istememeye söz vermemiş miydin? Ben seni ona yaklaştıracak olsam başka şeyler de isteyeceksin!’ der. O kişi artık başka bir şey istemeyeceğine dair söz verir. Rabbi de onun özrünü kabul eder. Çünkü o, sabredemeyeceği şeyi görmüştür. ALLAH kişiyi o ağaca da yaklaştırır. Ve kişi onun gölgesinde de gölgelenir, suyundan içer. Sonra ona Cennet’in kapısının yanında bir ağaç yükseltilir. Bu ağaç, diğer ikisinden daha güzeldir. O kişi yine Ey Rabbim! Beni şuna yaklaştır da gölgesinde gölgeleneyim, suyundan içeyim, Senden başka bir şey istemiyorum!’ der. Yüce Rabb Ey Ademoğlu! Sen öncekinden başka bir şey istemeyeceğine de Bana söz vermemiş miydin?’ der. O kişi Evet Rabbim! Senden başka bir şey istemeyeceğim’ der. Rabbi onun özrünü kabul eder. çünkü o sabredemeyeceği bir şey görmüştür. Onu bu ağaca da yaklaştırır. Kişi o ağaca yaklaştırılınca Cennet halkının seslerini duyar. Dayanamayıp Ey Rabbim! Beni Cennet’e sok!’ der. Yüce Rabb Ey Ademoğlu’ Beni senden kurtaracak şey nedir! Sana dünya kadarını ve beraberinde bir o kadarını daha versem razı olur musun!’ der. O kişi Ey Rabbim! Benimle alay mı ediyorsun? Sen ki Alemlerin Rabbi’sin!’ der. Hadisi rivayet eden Abdullah bin Mes’ud, bu noktada güldü ve Niye güldüğümü sormuyor musunuz?’ dedi. İnsanlar Niye güldün söyle?’ dediler. O Rasulullah da Ona Binler Selam böyle gülmüştü. Niye güldünüz?’ diye sorulduğunda da’ Alemlerin Rabbi’nin, o kişi Sen ki Alemlerin Rabbi’sin, benimle alay mı ediyorsun?’ deyince gülmesine gülüyorum!’ dedi. Yüce ALLAH Ben, seninle alay etmiyorum. Fakat Ben, Şanı Yüce Olan’ım. Dilediğimi yapmaya gücü yetenim.’ buyurdu.” Müslim, İman, 310 ALLAH’IN EN ÇOK BUĞZ ETTİĞİ ERKEK? Hz. Aişe anlatıyor; Rasulullah Ona Binler Selam buyurdu ki “ALLAH’ın en çok buğz ettiği erkek, şiddetli düşmanlık eden hasımdır.” Buhari, Ahkam, 34 MÜLKÜ SADECE ALLAH’TAN BEKLEMENİN PEŞİN MÜKAFATI Said bin Müseyyeb Kim zenginliği ALLAH’tan isterse, insanlar ona muhtaç olur. Edisyon, ALLAH Dostları, 2, 184 ALLAH ZİKRİNİN EN DEĞERLİ OLDUĞU YER Ebu Ubeyde bin Abdullah bin Mesud Kişi namazda iken kalbiyle ALLAH’ı zikrederse büyük sevap kazanır. Çarşıda iken ALLAH’ı zikretmek için dudaklarını oynatması daha büyük sevaptır. Edisyon, ALLAH Dostları, 4, 200 KULUN ALLAH KATINDAKİ YERİNİ ANLAMASI İÇİN İNCE BİR ÖLÇÜ Said bin İsmail el-Hiri Kulun ALLAH katında değerli biri olduğunun işareti, ALLAH’a itaat etmesi ve aynı zamanda geri çevrilmekten korkuyor olmasıdır. Değersiz olduğunun işareti ise hem ALLAH’a isyan etmesi hem de O’nun katında makbul biri olmayı ummasıdır. Edisyon, ALLAH Dostları, 6, 128 GERÇEK ALİMİN BİRİNCİ ÖZELLİĞİ Amir bin Şerahil eş-Şa’bi Alim, ALLAH’tan korkandır. Edisyon, ALLAH Dostları, 4, 95 ALLAH’A YAKIN OLMAYI ENGELLEYEN GİZLİ BİR TEHLİKE Ebu Yezid el-Bestami ALLAH kuluna lezzeti nasib eder; ama kulun sevinci büyük olur ve şımarırsa onu yakınlığın hakikatinden Hakikatü’l-Kurb alıkoyar. Edisyon, ALLAH Dostları, 6, 132 YARDIMCISI SADECE ALLAH OLANLAR Bilal bin Sa’d Ey insanlar! Yardımcısı sadece ALLAH olan zayıf, güçsüz, yetim, zavallı insanlar hususunda ALLAH’tan korkun! Edisyon, ALLAH Dostları, 6, 276 MÜ’MİNİN HÜZÜNLENMESİNİN GERÇEK SEBEBİ ALLAH’ın Kulu ve Elçisi Hz. Muhammed ALLAH, hüzünlü olan tüm gönülleri sever. Ebu Nuaym, Hilyetü’l-Evliya, 6, 88 ALLAH ZİKRİNİ SÜREKLİ KILABİLMEK İÇİN İbnu’l-Katib Ebu Ali el-Hasan Yüce Rabbimiz, Zat’ının anılmasından lezzet alma hissini bir kuluna nasib ettiğinde o kul sevinir ve şükrederse, ALLAH ona iyice yakın olur. ama kul şükretmezse Yüce Rabbimiz, zikrullahı bu tembel kulun ağzından alır. Onu ALLAH zikrinin tadından mahrum bırakır. Edisyon, ALLAH Dostları, 6, 456 ALLAH’IN SEVDİĞİ VE İNSANLARIN SEVDİĞİ Ebu Bekir el-Verrak Seni ALLAH’a yaklaştıracak şey, sadece ALLAH’tan istemen, sadece O’na yalvarmandır. Seni insanlara yakın ve onlar nezdinde itibarlı kılacak şey ise, onlardan hiçbir şey istememendir. Edisyon, ALLAH Dostları, 6, 222 ALLAH’A SADECE ALLAH SAYESİNDE YAKIN OLUNUR Ahmed bin Ebi’l-Havari ALLAH’a yaklaşmada ALLAH’tan başka gerçek bir klavuz. Sizin öğrene durduğununz ilim ve kitaplar sadece hizmetin adabını öğretmektedirler. Edisyon, ALLAH Dostları, 6, 394 KORKTUKLARIMIZIN KALBİ DE ALLAH’IN ELİNDE Bir adam Ebu Bekir el-Varrak’a “Ben falancadan korkuyorum!” dedi. O, şöyle cevap verdi “Ondan korkma! Zira onun kalbi de senin yalvardığın ALLAH’ın elindedir.” Edisyon, ALLAH Dostları, 6, 222 EN ÖNEMLİ NİMET İnsanlar, Abdullah bin Şevzeb’ten sordu “Hangi nimet en önemli ve en güzeldir?” O, cevap verdi “ALLAH’ın bize verip de, birbirimizden gizli kıldığı nimetler.” Edisyon, ALLAH Dostları, 6, 360 DERİNDEKİ NİMETİ DE GÖRMEK Ebu’d-Derda Kim ALLAH’ın kendi üzerindeki nimetini görmez ve bunu sadece yeme içmeyle sınırlı sayarsa, anlayış keskinliği azalır. Edisyon, ALLAH Dostları, 6, 241 NİMETLERİN ALINMASI TEHLİKESİ Zünnun el-Mısri Nimetler, kadr ü kıymetini bilmeyen kişiden, ansızın, ummadığı ve anlamadığı bir şekilde çekilip alınır! Edisyon, ALLAH Dostları, 6, 445 DÜNYANIN GERÇEK ANLAMI Hasan es-Süleymi Dünya, Mü’minin Rabbine giden bineğidir. Mü’min onun üzerinde Rabbine intikal eder. onun için bineklerinizi tımar ediniz ki; sizi Rabbinize ulaştırsın. Edisyon, ALLAH Dostları, 5, 256 ZİKRULLAH İÇİN GEREKLİ BİR İNCELİK Kasame bin Züheyr Kalplerinizi dinlendirin ki, zikrin manasını idrak etsin. Edisyon, ALLAH Dostları, 5, 132 EN BÜYÜK DİRENÇ KAYNAĞI OLARAK ALLAH SEVGİSİ Amir bin Abd-i Kays ALLAH’ı öyle sevdim ki, O her musibeti bana kolay kıldı ve her hükmüne beni razı etti. Edisyon, ALLAH Dostları, 5, 32 TAKVA BAŞKALARINI RAHATSIZ ETMEMELİ Eyyub es-Sahtiyani Kişi ALLAH’tan korksun. Eğer zahidlik dünya nimetlerinden uzak durma yaparsa, zühdüyle insanlara işkence etmesin. Kişinin zühdünü gizlemesi, ilan etmesinden daha hayırlıdır. Edisyon, ALLAH Dostları, 5, 194 YALNIZ KALINCA DA GÜNAH İŞLEMEMEK ALLAH’ın kulu ve Elçisi Hz. Muhammed Ona Binler Selam ALLAH korkusu hikmetin başıdır. Vera günahlardan çekinmek, amellerin efendisidir. Yüce ALLAH, yalnız kaldığında kendini günahtan sakındırabilecek bir vera’ı olmayan adamın diğer amellerine bakmaz, aldırış bile etmez. Ebu Nuaym’ın Hilyetü’l-Evliyası’ndan aktaran; Edisyon , ALLAH Dostları, 5, 183 GİZLİ GÜNAHLARIN ACİL CEZASI Fudayl bin İyad Kul, kimse farkında olmadan, gizli bir yerde ALLAH’ın Şanı En Yüce emirlerine karşı gelip O’na isyan ederse, ALLAH, Mü’minlerin kalbine, ona karşı kızgınlık buğz yerleştirir de, o bunun farkında olmaz. Edisyon, ALLAH Dostları, 1, 372 LEDÜN İLMİNE GÖTÜREN YOL ALLAH’ın Kulu ve Elçisi Hz. Muhammed Ona Binler Selam Kim dünyaya bütün kalbiyle bağlanmayıp ahireti tercih ederse, ALLAH ona herhangi birinden bir ders almaksızın çeşitli şeyleri öğretir, onu hidayet üzere daim kılar ve ona basiret ihsan edip manevi körlüğünü giderir. Ebu Nuaym’ın Hilyetü’l-Evliyası’ndan aktaran; Edisyon, ALLAH Dostları, 1, 192 KESİNTİSİZ VE MÜKEMMEL ZİKİR Şeyh Ahmed Haznevi Vakitlerini devamlı olarak Yüce ALLAH’ın ismini anarak geçirmesi kişiye vacibdir. Alışveriş de olsa kişinin yaptığı tüm işlerin zikir olması için bütün davranışlarda İslamiyet’in hükümlerine uyulması gerekir. Şeriata uygunluk şarttır. Çünkü zikir, gafleti kovmaktan ibarettir. Bütün fiillerde Yüce ALLAH’ın emirlerine ve yasaklarına uyulduğunda gafletin etkisinden kurtuluş mümkün olur ve Yüce ALLAH’ı devamlı olarak zikretmenin sevabı oluşur. Edisyon, ALLAH Dostları, 9, 446 GAZALİ’YE GÖRE TAKVA SAHİBİ İmam Gazali Ulaşamadığına tevekkül, ulaştığına razı, kaybettiğine sabır gösteren kişi takva ehlindendir. Edisyon, ALLAH Dostları, 7, 43 ALLAH’I KENDİNE PERDE YAPMAK Abdülkadir Geylani Gerçekte kendi şahsın için hiddetlendiğin halde, ALLAH için hiddet gösterisinde bulunma; yoksa münafıklardan olursun. Edisyon, ALLAH Dostları, 7, 57 ÜZÜNTÜLERİN ASIL SEBEBİ ALLAH’TAN UZAK OLMAKTIR Abdülkadir Geylani ALLAH’tan başkası ile beraber olmakta devam ettiğin sürece, sürekli gam, keder ve şirk içinde bulunur, günah yükünden kurtulamazsın. Edisyon, ALLAH Dostları, 7, 57 ALLAH DOSTUNUN NİTELİKLERİ Abdülkadir Geylani ALLAH’ın takdirine ve hükmüne razı olan kişi, her hal ve harekatında, O’nun iradesine ve fiillerine uygun hareket eder. Başkalarına ALLAH sevgisi aşılar. ALLAH’ın kuvvet ve kudretinden onları haberdar eder, ömrünü ALLAH’ın iradesine uygun yolda geçirir. ALLAH da ona başarılı kılar. Edisyon, ALLAH Dostları, 7, 58 GEYLANİ HAZRETLERİNDEN BİR UYARI Abdülkadir Geylani Ey insanlar! Siz, büyük bir iş için yaratıldınız ama çoğunuzun bundan haberi yok. Edisyon, ALLAH Dostları, 7, 58 HELAL YEMEĞİN ÖNEMİ Ömer bin Salih et-Tarsusi anlatıyor; Ahmed bin Hanbel’e yanaşıp sordum “ALLAH seni rahmetiyle kuşatsın ey Ebu Abdullah, kalpler nasıl yumuşar, söyler misin?” Ahmed bin Hanbel, bu sorum üzerine arkadaşlarına baktı, gözlerini kıstı, bir an hiç hareket etmeden durdu. Sonra başını kaldırarak şu cevabı verdi “Oğulcağızım! Ancak helal yemekle” Başka bir şey demedi. Ben oradan ayrılıp Ebu Nasr Bişr bin Haris’in yanına vardım. Ona da sordum “Ey Ebu Nasr! Kalpler neyle yumuşar?” Ebu Nasr “Kalpler ancak ALLAH’ı anarak, O’nu hatırlayarak huzur bulur” dedi. Ben “Oysa az önce Ahmed bin Hanbel’in yanından geliyordum” dedim. Daha lafımı bitirmeden Ebu Nasr’ın gözlerimin içine bakarak şöyle dediğini hatırlıyorum “Söyle bakalım ne dedi Ebu Abdullah?” Onun bu sorusuna cevap verdim, yarım kalan cümlemi tamamlayarak, Ebu Abdullah’ın helal yemek’ cevabını verdiğini naklettim. Bunun üzerine Ebu Nasr “Tamam işte! O, meselenin esasını söylemiş sana!” dedi. Edisyon, ALLAH Dostları, 7, 198 ALLAH KENDİSİNDEN KORKANLARLA BERABERDİR Vehb bin Münebbih Davud ALLAH’ın Selamı Üzerine… “Ey Rabbim! İstediğimde Seni nerede bulurum?” dedi. ALLAH “Korkumdan, kalpleri buruk olanların yanında” buyurdu. Edisyon, ALLAH Dostları, 7, 101 MUTSUZLUĞUN TEMEL SEBEBİ Muhammed Hüseyn Tabatabai ALLAH ile yapılan sözleşmeyi unutmak, dünya hayatında mutsuzluğa mahkum olmak demektir. Muhammed Hüseyn Tabatabai, El-Mizan Fi Tefsir-il Kur’an, 1, 205 İNSAN İÇİN EN BÜYÜK MAKAM KULLUKTUR Muhammed Hüseyn Tabatabai “ALLAH, İbrahim’i nebi yapmadan önce kul yaptı” Bunu Yüce ALLAH’ın şu sözünden de anlamak mümkündür “Şanım hakkı için, bundan önce İbrahim’e de doğru yolu bulma yeteneğini vermiştik. Biz onu iyi tanırdık… Ben de buna şahitlik edenlerdenim.” 21/Enbiya 51-56 Hz. İbrahim’in yaşam sürecinin ilk aşamasında kul yapıldığının işaretleri bu ayetlerde gözlemlenmektedir. Bil ki, Yüce ALLAH’ın herhangi bir insanı kul yapması, o insanın özünde sahip olduğu varoluşsal kulluk niteliğinden farklı bir durumdur. Çünkü kulluk, varoluşun ve yaratılışın bir gereğidir. Anlayış ve bilinç sahibi bir yaratık, bu temel niteliklerden soyutlanmış olarak düşünülemez. Bu bakımdan birini kul yapmak veya edinmek söz konusu olamaz. Çünkü insanın varlığı Rabbinin mülküdür. O’nun tarafından yaratılmış, O’nun tarafından biçimlendirilmiştir. İnsanın günlük hayatında, ALLAH’ın mülkü olmanın gereklerini yerine getirmesi, Yüce Rabbinin Rabblik makamına teslim olması veya bunun tam tersi bir tutum sergilemesi, onun bu varoluşsal niteliğinde bir değişikliğe yol açmaz. Nitekim Ulu ALLAH şöyle buyuruyor “Göklerde ve yerde olan hiçbir kimse yoktur ki, O Rahman’a kul olarak gelecek olmasın.” 19/Meryem 93 Ancak bir insan günlük hayatında, yeryüzünde büyüklenerek, haddini aşarak kul olmanın gereklerini yerine getirmezse, kulluğun kurallarına uymazsa, kulluğun amaçları bakımından onun “kul” olarak isimlendirilmemesi gerekir. Çünkü kul, Rabbine, yani sahibine teslim olan, kendi yönetimini onun iradesine bağlayan kimseye denir. Dolayısıyla hem kişilik bakımından ve hem de amelde kulluğun gereğini yerine getirenden başkası “kul” olarak anılmamalıdır. Çünkü ancak böyle birisi gerçek kuldur. Yüce ALLAH şöyle buyuruyor “Rahman’ın has kulları öyle kimselerdir ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler.” 25/Furkan 63 Şu halde Yüce ALLAH’ın bir insanı kul edinmesi yani kul olarak kabul etmesi ve rububiyet sıfatıyla ona yönelmesi, onun velayetini veliliğini, yönetimini üstlenmesi demektir. Tıpkı, efendinin kölesinin yaşamını yönlendirmesi gibi, O da kulunun hayatını yönlendirir, biçimlendirir. Kulluk, velayetin anahtarıdır. Şu ayet-i kerime de bunu pekiştirir niteliktedir “Şüphesiz ki benim sahibim, koruyanım, Kitab’ı indiren ALLAH’tır. Ve O, bütün salih kullarının sahibidir, koruyucusudur.” 7/A’raf 196 Yani ALLAH, velayete layık olanların Velisidir. Ayrıca Yüce ALLAH Kitabı’nda yer alan bazı ayetlerde Hz. Peygamberi kul olarak nitelendirmiştir. Ulu ALLAH buyuruyor ki “Hamd, O ALLAH’a ki kuluna Kitap indirdi.” 18/Kehf 1; “Kuluna apaçık ayetler indiren O’dur” 57/Hadid9; “ALLAH’ın kulu O’na yalvarmaya namaza kalkınca” 72/Cin 19 Böylece anlaşılıyor ki birini kul edinmek, onu velayeti altına almaktır. Muhammed Hüseyn Tabatabai, El-Mizan Fi Tefsir-il Kur’an, 1, 415 ALLAHI SEVMENİN OLMAZSA OLMAZ ŞARTI VE ENGİN UFUKLARI Muhammed Hüseyn Tabatabai Yüce ALLAH, Kendi Zat’ına yönelik bir sevgiden söz ettiği gibi, Peygamberine yönelik bir sevgiden de söz ediyor. Çünkü Peygamberi sevmek, ALLAH’ı sevmek demektir. Bu sevginin sonucu olan “uyma” Peygamber’e yönelik olunca, ALLAH’a yönelikmiş gibi bir anlam kazanır. Çünkü bizzat Yüce ALLAH insanları Peygamberine uymaya, itaat etmeye çağırıyor “Biz her peygamberi, ancak ALLAH’ın izniyle kendisine itaat edilmesi için gönderdik.” 4/Nisa 64; “De ki Eğer ALLAH’ı seviyorsanız bana uyun ki ALLAH da sizi sevsin.” 3/Al-i İmran 31 Kendisine uyulduğu zaman insanı ALLAH’a yönelten herkes için aynı durum söz konusudur. Bilgisiyle insanlara doğru yolu gösteren alim, işaretiyle gerçeğe ulaşılan ayet, okunmasıyla insanı ALLAH’a yaklaştıran Kur’an gibi. Çünkü bunların tümü ALLAH’a yönelik sevgiyle sevilirler, bunlara uymak insanı ALLAH’a yaklaştıran bir itaat konumundadır. Muhammed Hüseyn Tabatabai, El-Mizan Fi Tefsir-il Kur’an, 1, 591 DİNİ ALLAH’A HAS ÖZGÜ KILMAK NE DEMEKTİR? Muhammed Hüseyn Tabatabi Mü’minler sadece ALLAH’ı seven, gücü sadece ALLAH katında arayan ve ALLAH’ın emir ve yasaklarının dışında başka bir otoriteye uymayan kimselerdir. İşte dini ALLAH’a özgü kılmak bunlardır. Muhammed Hüseyn Tabatabai, El-Mizan Fi Tefsir-il Kur’an, 1, 592 ALLAH’I SEVMEK, İNSANI ALLAH’IN RIZASINA ULAŞTIRAN ARACILARI DA SEVMEYİ GEREKTİRİR Muhammed Hüseyn Tabatabai Sevgisi ALLAH’ı sevmek, itaati ALLAH’a itaat etmek demek olanları; Hz. Peygamber, O nun Ehl-i beyti, ALLAH’ın dinini bilen alimler, ALLAH’ın Kitab’ı, Peygamberin Sünnet’i ve bir şekilde ALLAH’ı hatırlatan her şeyi sevmek “ALLAH’a ihlas” sayılır ve ayet-i kerimede yerilmiş bulunan şirkin kapsamına girmez. Bu konumda olanlara sevmek ve itaat etmek suretiyle yaklaşmak, ALLAH’a yakınlaşmak demektir. Örfte büyüklere gösterilen her çeşit saygıyı bunlara göstermek, ALLAH’a yönelik takva sayılır. Nitekim Yüce ALLAH şöyle buyuruyor “Kim ALLAH’ın şiarlarına saygı gösterirse, şüphesiz bu, kalplerin takvasındandır.” 22/Hac 32 Ayette geçen “şiar”, yol gösteren işaret demektir. Bunu Safa ve Merve gibi yerlerle sınırlandırmak doğru olmaz. Dolayısıyla ALLAH’ı hatırlatan, ALLAH’ın şiarı, ayeti ve alameti konumunda olan herkese ve her şeye yönelik saygı, Yüce ALLAH’a yönelik takvanın bir gereğidir. Takvayı emreden tüm ayetler bu hususu kapsar. Muhammed Hüseyn Tabatabai, El-Mizan Fi Tefsir-il Kur’an, 1, 592 ALLAH, HİDAYET EDECEĞİ KULUNU BAŞTA SIKINTIYLA KARŞILAŞTIRIR Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır “Biz hangi ülkeye bir peygamber gönderdiysek, oranın halkını gafletten uyanıp, ALLAH’ın dinine yönelsinler diye mutlaka yoksulluk ve darlıkla sıkmışızdır.” 7/A’raf 94 ayetinde her peygamberin gönderildiği memlekette başlangıçta böyle bir darlık ve sıkıntının yüz göstermesi de ALLAH’ın adeti olduğu açıkça belirtilmiştir. Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, 3, 31 HER KEDERE KARŞI ALLAH’IN YARDIMINI SAĞLAMAK İÇİN Allah’ın Kulu ve Elçi’si Hz. Muhammed Ona Binler Selam Bir kimse sabah ve akşam namazlarından sonra yedişer defa ALLAH bana yeter! O’ndan başka ilah yoktur! Ben O’na dayandım! Ve O, yüce Arş’ın sahibidir!” 9/Tevbe 129 derse, … onu kederlendiren her şeye karşı ALLAH ona yeter. Ebu Davud İLM-İ LEDÜN SAHİBİ OLUP MANEVİ SIRLARI ÖĞRENEBİLMEK İÇİN ÖNCE CİDDİ BİR TEFEKKÜR ÇABASINA İHTİYAÇ VARDIR “Nuh dedi ki Ey halkım! Eğer ben Rabbimden bir delil üzerinde isem ve O bana Kendi katından bir rahmet vermiş de, bu size gizli kalmışsa…” 11/Hud 28 Ebu’l A’la Mevdudi Bu sözler, 17 ayette Hz. Peygamber’in ağzından dile getirilenlerle aynıdır. Şöyle, “İlkin ben ALLAH’ın enfüs ve afakımdaki ayetlerini gözlemlemek suretiyle Tevhid’in gerçekliğini kesin biçimde kavradım. Sonra aynı gerçeklik vahiyle bana te’yid edildi.” Bu, tüm peygamberlerin “gayb”ın bilgisine müşahade ve tefekkürle ulaştığını göstermektedir. Bu bilgiye ulaştılar ve sonra ALLAH onları, Rasul tayin ederek aynı zamanda fiili bilgiyle de lütuflandırdı. Ebu’l A’la Mevdudi, Tefhimu’l Kur’an, 2, 387 ALLAH DOSTLARI KİŞİSEL İSTEKLERİ İÇİN DUA ETMEYE UTANIR. ONLAR ALLAH’TAN SADECE ÜMMETİN İYİLİĞİNE OLACAK ŞEYLERİ İSTER Müslümanlara kıble olarak Kudüs emredildikten sonra ALLAH’ın Kulu ve Elçisi, Efendimiz Hz. Muhammed Ona Binler Selam kıblenin Kabe ve Mekke olmasını diliyor ama bunu Rabbine arz etmeye de utanıyordu. Ve bu tavrıyla da ALLAH dostlarının kişisel dilekleri için değil ancak Ümmet’e ya da başka Mü’min ferdlere ait hayırların istenmesi için dua etmeleri gerektiğini göstermiş oluyordu. Bununla beraber bir insan olduğu için bazen elinde olmaksızın ümit ve hasretle yüzünü göğe çevirip, dileğini gönlünden geçirmekten de kendini alıkoyamıyordu. Ve Alemlerin Rabbi de Kendine yakışanı yaptı Sevgilisini sevindirdi “Ey Muhammed Yüzünü göğe çevirip durduğunu görüyoruz. İşte şimdi seni memnun olacağın kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir.” 2/Bakara 144 ayetini indirdi. Ünlü müfessirlerden Alusi, “Ruhu’l-Meani” tefsirinde bu olayla ilgili “Ayetin zahirinden anlaşıldığına göre Rasulullah bunu Rabbinden istemiş değildir. Sadece bekleyiş içerisindeydi, o kadar…” der. Ve Said Havva da “el-Esas fi’t-Tefsir” de ekler “Bu da Rasulullah’ın edebinin kemalinin delilidir.” Bu olay aynı zamanda derin bir tevekkül örneğidir. ŞÜPHELENMEK İNSANI KAFİR YAPMAZ “İbrahim de bir zaman Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster” demişti. ALLAH İnanmadın mı?’ dedi. O Evet inandım. Fakat kalbimin tatmin olması için’ diye cevap verdi. Bunun üzerine ALLAH Öyleyse dört kuş yakala, onları kendine alıştır. Sonra her dağın üzerine onlardan bir parça koy. Sonra onları çağır. Koşarak sana gelecekler.” 2/Bakara 260 Ebu Cafer Muhammed bin Cerir et-Taberi Hz. İbrahim’in, Yüce ALLAH’ın ölüleri nasıl dirilteceğini kendisine göstermesini istemesinin sebebi, şeytanın, Hz. İbrahim’in kalbine, ALLAH’ın, ölüleri diriltme kudreti hakkında şek ve şüphe sokmasıdır. Hz. İbrahim, kalbine doğan bu şüpheyi bertaraf etmek için Yüce ALLAH’tan ölüleri nasıl dirilteceğini kendisine göstermesini istemiştir. Bu hususta Ata bin Ebi Rebah, şunları söylemiştir “Hz. İbrahim’in kalbine, bir kısım insanların hatırına gelen şeyler gelmiş o da Rabbine Rabbim, göster bana Sen ölüleri nasıl dirilteceksin?’ demiştir. Rabbi de ona İnanmadın mı?’ demiş o da Evet inandım, fakat kalbim tatmin olsun diye bunu görmek istiyorum’ demiştir. Rabbi de ona, ölüleri nasıl dirilteceğini göstermek için Dört kuş al…’ demiştir.” Yine bu hususta Ebu Hüreyre, Rasulullah’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir “Biz, şüphe etmeye İbrahim’den daha yakınız. Çünkü İbrahim, Rabbi’ne Ey Rabbim! Ölüleri nasıl diriltirsin bana göster?’ demişti. ALLAH da İnanmıyor musun?’ dedi. İbrahim Evet inanıyorum fakat kalbim iyice tatmin olsun istiyorum’ dedi.” Abdullah bin Abbas da Hz. İbrahim’in, ALLAH’tan, ölüleri nasıl dirilteceğini göstermesini istemesinin sebebinin, hatırına gelen bir şüphe olduğuna işaret ederek bu ayet hakkında şunu söylemiştir “Bana göre Kur’an’da bu ayetten daha çok ümit verici bir ayet yoktur” yani kul, belli konularda şüpheye düşse bile bu ayet-i kerime kulun dinden çıkmış olmayacağını, bu şüphesini giderme yollarını aramasının gerektiğini açıklamaktadır ki bu da devamlı olarak şeytanın vesvesesine maruz kalan insan için en büyük ümit kaynağıdır.” Ebu Cafer Muhammed bin Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, 2, 131 KADERİ ANLAYAN MUSİBETLERE TAKILMAZ Fahrüddin er-Razi Hz. Peygamber “Kim, ALLAH’ın kader sırrını anlarsa, musibetler o kimseye kolay gelir” buyurmuştur. Çünkü o kimse, yeryüzünde meydana gelen hadiselerin, ilahi sebeplere dayandığını bilir. Bundan dolayı, sakınmanın kaderi savuşturamayacağını anlar. Artık arzu ettiği şeyi elinden kaçırdığı zaman gazaplanıp kızmaz ve sevdiği bir şeyi elde ettiği zaman da, ona fazla yakınlık duyup, sevinmez. Çünkü o, bu cismani varlıklardan daha üstün olan ruhani hakikatlerden haberdardır. Dolayısıyla, bu dünyanın lezzet ve hoş şeylerinden herhangi birisini elde etme hususunda, bu dünyadaki hiçbir kimseyle çekişmeye girmez ve dünyanın arzulanan bu şeylerinden herhangi birisini kaçırdığı için de, hiç kimseye kızmaz. İnsan böyle olduğu zaman güzel ahlaklı ve insanlarla güzel geçimli birisi olur. Hz. Peygamber, güzel ahlakı gerektiren bu sıfatlar konusunda insanların en mükemmeli olunca, güzel ahlakta da yaratılmışların en mükemmeli olmuştur. Fahrüddin er-Razi, Tefsir-i Kebir, 7, 155 DUA, KENDİNİ BÜTÜNÜYLE VERMEYİ GEREKTİRİR Fahrüddin er-Razi Dua edenin zihni, ALLAH’tan başkasıyla meşgul olduğu sürece, ALLAH’a dua etmiş olmaz. İnsan, her şeyden vazgeçince, hak olan bir ALLAH’ın ma’rifetine dalmış olur. böylece de, bu makamda bulunmasından dolayı, kendi hakkını istemesi ve payını düşünmesi imkansız olur. Aradaki vasıtalar tamamen kalkınca, yakınlık meydana gelir. Kul, kendi nefsinin maksadlarına iltifat etmeye devam ettiği sürece, ALLAH’a yaklaşamaz. Çünkü bu maksadlar onu ALLAH’tan alıkoyar. Böylecve duanın, ALLAH’a yakın olmayı ifade ettiği ortaya çıkmaktadır. Bu sebeple dua, ibadetlerin en üstünüdür. Fahrüddin er-Razi, Tefsir-i Kebir, 4, 375 ALLAH’A DOĞRU YOLCULUĞUN BAŞLANGICI İBADET SONU DA TEVEKKÜLDÜR Fahrüddin er-Razi ALLAH’a doğru yolculuğun derecelerinin ilki, ALLAH’a ibadettir, sonuncusu da ALLAH’a tevekküldür. İşte bundan dolayı Cenab-ı Hak “Öyle ise O’na kulluk et ve O’na dayan!” 11/Hud 123 buyurmuştur. Fahrüddin er-Razi, Tefsir-i Kebir, 13, 150 MARİFETULLAHA ALLAH’I BİLMEK ANCAK DOĞAYI GÖZLEMLEYİP TEFEKKÜR ETMEKLE ULAŞILIR “Gece bastırınca İbrahim bir yıldız gördü. Ve İşte benim Rabbim budur’ dedi. Yıldız batınca da Ben batanları sevmem’ dedi. Ay’ı doğarken görünce Benim Rabbim budur’ dedi. O da batınca Rabbim, bana doğru yolu göstermezse, elbette ben yoldan sapan topluluklardan olurum’ dedi. Güneşi doğarken görünce Rabbim budur! Bu, daha büyüktür” dedi. O da batınca dedi ki Ey halkım! Ben sizin ALLAH’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Ben, yüzümü tamamen, gökleri ve yeri yoktan var edene çevirdim. Ve artık ben O’na ortak koşanlardan değilim.” 6/En’am 76-79 Fahrüddin er-Razi Bu ayetler, Marifetullah’ın ALLAH’ı Bilmek ancak ALLAH’ın yarattığı şeylerin halleri üzerinde düşünüp istidlalde bulunma yoluyla olduğuna işaret eder. çünkü bu bilgiyi bir başka yolla elde etmek mümkün olsaydı, Hz. İbrahim bu yola yönelmezdi. ALLAH en iyi bilendir. Fahrüddin er-Razi, Tefsir-i Kebir, 9, 533 ALLAH’A YAKLAŞTIRAN ÖNEMLİ BİR UNSUR OLARAK DOĞRULUK Ahmed Zerruk ALLAH’ın her zaman kendisiyle beraber olmasını isteyen kişi, her daim “sıdk” üzere olmalı. Çünkü ALLAH sadıklarla beraberdir. Rıhle, 15, 21 FACİRLERDEN GELECEK İYİLİKLERDEN UZAK DURMALI VE ONLARA KARŞI BİR SEMPATİ DUYMAMALI Deylemi, Hz. Mu’az’a dayandırarak Rasulullah’ın şu duasını nakletmiştir “Ya Rabbi! Hiçbir facirin İslam’ı yaşamayan, günahları açıkça ve sürekli işleyen bana ihsan ve lütufta bulunmasına izin verme ki kalbimde onun için bir sevgi doğmasın.” Ebu’l A’la Mevdudi, Hz. Peygamberin Hayatı, 3, 155 MÜ’MİN MÜ’MİNE LANET ETMEZ, BEDDUADA BULUNMAZ İbn Cerir, Ebu Hüreyre’den Peygamber Efendimiz’e bir içkiciyi getirdiler. Peygamber Efendimiz de emretti ve onu dövmeye başladılar. Kimisi onu ayakkabısı ile, kimisi eli ile, kimisi de elbisesi ile dövdü. Sonra Peygamber Efendimiz onlara “Yeter!” dedi ve onu azarlamalarını emretti. Onlar da “Sen ALLAH’ın Elçisinden utanmıyor musun ki böyle yapıyorsun?” dediler. Kimisi de “ALLAH’ım onu rezil et. ALLAH’ım ona lanet eyle” dedi. Peygamber Efendimiz de “Böyle söylemeyin ve kardeşinize karşı şeytana yardımcı olmayın. Onun için ALLAH’ım onu bağışla. ALLAH’ım ona hidayet ver’ diye dua edin” buyurdu. Kenzü’l-Ummal, 3, 105’ten aktaran Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatü’s-Sahabe, 2, 603 Taberani de güvenilir bir senet ile Seleme bin Ekva’dan Biz kişinin, kardeşine lanet okuduğunu görünce büyük günahlardan birinin kapısına geldiğine kanaat getirirdik, dediğini aktarmaktadır. Terğib, 4, 251’den aktaran Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatü’s-Sahabe, 2, 604 MÜ’MİN, SABAH NAMAZINI KAÇIRDIĞI YERDE FAZLA OYALANMAMALI ALLAH’ın Kulu ve Elçisi Hz. Muhammed Sahabe ile birlikte sefer halindeyken bir gece uyuya kalıp sabah namazını kaçırdı ve sonra da şöyle buyurdu Size gaflet çöktüren bu yerden ayrılın. Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, 1, 150 YALAN YERE YEMİN EDEREK KUL HAKKINA GİRMENİN SONUCU Sa’lebe el-Ensari Rasulullah’ın şöyle buyurduğunu duydum Herhangi bir kişi, yalan yere yemin edip, bir kişinin hakkını eline geçirirse, kalbinde siyah bir nifak noktası meydana gelir. Kıyamete kadar hiçbir şey onu değiştiremez. Hakim’in Müstedreki’nden aktaran İbn Hacer el-Askalani, Sahabe-i Kiram Ansiklopedisi, 1, 303 YALNIZ KALMANIN DEĞERİ Zunnun el-Mısri İhlasa erme arzusu için yalnızlıktan daha diriltici bir şey görmedim. Şeyh Mekki Efendi, Bir Sufinin Dilinden Bir Sufinin Portresi, 156 ALLAH SEVGİSİNDE BİR ÖLÇÜ Zunnun’a soruldu “Rabbime sevgim ne zaman tam olur?” O, cevap verdi “Dünya gözünde çirkinleştiği ve ondan umudunu tamamen kestiğinde.” Şeyh Mekki Efendi, Bir Sufinin Dilinden Bir Sufinin Portresi, 169 HER İDDİA İMTİHAN EDİLİR İmam Şa’rani Efendimiz’in OBS bize yaptığı tavsiye şudur Her kim sana “ALLAH’tan korkuyor musun?” derse, ona şu cevabı ver “Evet… ama, içimde yarattığı korku kadar…” Aynı biçimde “ALLAH’ı seviyor musun?” derlerse “Evet… Seviyorum ama O’nun kalbime yerleştirdiği sevgi kadar” diye cevap ver. Her kim bu yolu tutarsa, imtihana tutulmaz… Çünkü o, bu sözleri ile her şeyi ALLAH’a havale ediyor, kendi güç ve kuvvetine değil. Bu konuda maneviyat ulularının sözü odur ki “Her kim iddia makamında ise o, imtihana tabi tutulur. Ve imtihanı iddiası kadar olur.” İmam Şa’rani, Tabakatü’l-Kübra, 3, 1059 ALLAH’A YAKIN OLMAK İÇİN Abdülkadir Geylani Melik ile sohbet istersen mülkten ayrıl. Abdülkadir Geylani, Yol’un Esasları, 181 ALLAH’A GİDEN YOLDA ÖLÜMÜ HATIRLAMAK Abdülkadir Geylani Ölümü çokça hatırlayanın verası günaha karşı direnci da çok olur. ruhsatı azalır, azimeti artar. Ölümü hatırlamak nefis hastalıklarının devasıdır. Sülukumun başlangıcında gece-gündüz ölümü düşündüm. Ben ölümü düşünerek felah buldum. Nefsimi ölümü düşünerek ezdim. O günlerde, ölümü düşünerek akşamdan seher vaktine kadar ağladığım zamanlar oldu. Yine böyle bir gece, ağlamış ve şöyle dua etmiştim “İlahi! Senden, ruhumu ölüm meleğinin değil, Senin kabzetmeni istiyorum” Gözlerim uykuya yenik düşünce, rüyamda çok güzel yüzlü ihtiyar bir adam gördüm. Adam kapıdan içeri girip yanıma geldi. Ona “Sen de kimsin?” dedim. O “ben ölüm meleğiyim” dedi. Dedim ki “Ben, Yüce ALLAH’tan ruhumu senin değil, Kendisinin kabzetmesini dilemiştim!” Bana şöyle dedi “Niçin böyle dua ettin? Benim ne günahım var? Ben sadece görevli bir memurum. Bazılarına yumuşak bazılarına da sert davranmakla emrolunurum” Bana sarıldı ve ağlamaya başladı. Ben de onunla birlikte ağladım. Sonra ağlayarak uyandım. Abdülkadir Geylani, Yol’un Esasları, 146 GERÇEK ŞÜKÜR Mahir İz Şükür, insanın, ALLAH’ın kendisine vermiş olduğu nimetlerden başkasını faydalandırmasıdır. Mahir İz, Tasavvuf, 133 ALLAH’A YAKLAŞTIRAN GÜNAH VE ALLAH’TAN UZAKLAŞTIRAN İBADET Cafer bin Sadık Başlangıcı korku, sonu özür olan her bir günah, kulu Hakk’a ulaştırır. Başlangıcı güven, sonu kibir olan her bir ibadet kulu Cenab-ı Hakk’tan uzaklaştırır. Kendini beğenmiş olan itaatkar aslında asidir. Özür dileyen asi de gerçekte itaatkardır. Feridüddin Attar, Tezkiretü’l-Evliya, 1, 55 GERÇEK ZİKRİN ÖLÇÜSÜ Cafer bin Sadık Gerçekte Yüce ALLAH’ı zikretmek, O’nun zikri sırasında bütün yaratılmışları unutmaktır. İşte o zaman kul için, Yüce ALLAH her şeye bedel olur. Feridüddin Attar, Tezkiretü’l-Evliya, 1, 56 KALBE GELEN İLHAMLAR KUR’AN VE SÜNNET İLE KARŞILAŞTIRILMALIDIR Ebu Süleyman Darani Çoğu kez sufilere gelen ilham türü şeyler kalbime gelir fakat ben, onları iki adaletli şahid olan Kitap ve Sünnet’e arz edip, gelenin hak olduğuna dair tasdiklerini almadan kalbime girmelerine izin vermem. Kuşeyri Risalesi’nden aktaran, İsmail Mutlu, Sünnet Bize Nasıl Ulaştı, 68 ALLAH EN ÇOK ALİMLERİ SEVER Mücahid insanların ALLAH’a en sevimli gelenleri, nazil olan ayetleri en iyi bilen kimselerdir. Ahmet Şerbasti, Tefsir Ekolleri, 33 ALLAH KORKUSUNUN FARKI İmam Gazali Herkes korktuğundan kaçar, yalnız ALLAH’tan korkan O’na yaklaşır. Gazali’nin İhyası’ndan aktaran, Muhsin Demirci, Kur’an’ın Temel Konuları, 223 KALP SADECE ALLAH İÇİNDİR Süfyan-ı Sevri Kalbime koyduklarımın hepsi bana ihanet etti. Tezkiratu’l-Huffaz’dan aktaran, Süleyman Ateş, İşari Tefsir Okulu, 56 ALLAH DOSTLUĞUNUN EN ÖNEMLİ GÖSTERGESİ SABIRDIR Anonim ALLAH, evliyasına bela ile değil, belaya evliya ile eza eder. Şahver Çelikoğlu, el-Esmaü’l-Hüsna Şerhi, 3, 273 DÜNYA VE AHİRET CEZALARI NEYE GÖRE VERİLİR? Selami Yalçın ALLAH, başkasına zarar vermediği ve zulme yeltenmediği sürece kullara bu dünyada ceza vermez. Kendisine karşı işlenen günah ve suçların cezasını ahirete ertelemektedir. Bu nedenle bu dünyada kafir oldukları için kimseye ceza vermez. … Zulüm haddini aşmış ve iş kulların kudretinden çıkmışsa ALLAH, kul haklarını bu dünyada infaz eder. Selami Yalçın, 80 Soruda ALLAH Hakkında Merak Ettiklerimiz, 213, 231 KALBİ ZİKİR YA DA GİZLİ ZİKİR NE DEMEKTİR? NASIL YAPILIR? Hamza Kılıç Salik’in ALLAH ismini ya da ALLAH’ın isimlerinden birini içinden tekrar etmesidir. Bu tıpkı dudaklarınızı ve dilinizi hareket ettirmeden kitap okumaya benzer. Her yerde, her zamanda, çarşıda, pazarda, yürürken ya da çalışırken bu tip zikir yapılabilir. Kalbi zikir, tefekkür/derin düşünme ile de yapılabilir. Bir güzellik seyrederken veya herhangi bir olay karşısında ALLAH’ı düşünmek, ALLAH’ın gücünü, kuvvet ve kudretini, hikmetini, ayetlerini seyretmek de kalbi zikir sayılır. Bu durumda salik, sesli ya da sessiz zikretmese de olur. Üçüncüsü ise zikrin kalbe inmesi olarak vasıflandırılır. Bu zikir, sesli ya da sessiz zikrin devamlı yapılmasının bir sonucudur. Ve salik sesli ya da sessiz zikretmese bile, kendisi bunun farkında olmadan kalbi zikre devam eder. Sesli ve sessiz zikirlerde salik şuurlu olarak zikreder. Ama zikir kalbe inince şuur, bizim anladığımız manada ortadan kalkar, bizlerin anlamadığı idrak edemediği bir şuurla kalp zikrine devam eder. Bu, bir nevi salikin, kainatın zikrine iştirak etmesidir. İşine dalıp gitmişken veya başka işlerle meşgulken kalbi zikreder. Ve salik, bir an kalbi ile zikrettiğini hissedip, duyar. İşte bu, zikrin kalbe inmesidir. Bu tip zikre “sırri zikir”de denir. Zikrin kalbe inmesinin diğer bir tanımı, sahibinin ahlakının güzelleşmesidir. Hamza Kılıç, ALLAH’ı Tanımanın Yolu, 92 ALLAH’IN EMİR VE YASAKLARININ HİKMETİ Mehmet Kırkıncı Şanı Yüce ALLAH’ın bütün emir ve yasakları, ebedi saadete erişmemiz için takdir edilmiş bir ilahi plandır. Mehmet Kırkıncı, Kader Nedir?, 19 ALLAH ÇAREYİ DERDİN YANINDA YARATIR “Kulumuz Eyyub’u da hatırla! O Rabbine Doğrusu şeytan bana bir yorgunluk ve eziyet dokundurdu’ diye seslenmişti. Eyyub’a Ayağını yere vur!’ dedik. İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su!” 38/Sad 41-42 Senai Demirci Rabbimiz ona Ayağını yere vur; işte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su!’ diyerek, dilerse, hiç ummadığı kolaylıklar ve çareler gönderebileceğini beyan eder. sen de ümitsizliğe ve kedere düşersen, sonsuz merhametli olan Rabbinin, hemen yanı başında, belki de ayağının değdiği yerde umutlar ve çareler hazır ettiğini hatırla. Senai Demirci, Dua Ayetleri, 473 KORKU VE KAYGILARIMIZ ALLAH’TAN UZAK OLUŞUMUZDANDIR Seyyid Kutub Vidan, ALLAH’ın kullarından herhangi birisine ibadet etmek duygusundan kurtulup ALLAH ile tam bir alaka halinde bulunduğu duygusu ile dolar taşarsa; hayat korkusu, rızık endişesi veya makam kaygusu gibi endişelerden hiçbir zaman etkilenmez. Seyyid Kutub, İslam’da Sosyal Adalet, 67 KİŞİNİN HELAL Mİ YOKSA HARAM MI YEDİĞİ KONUŞMASINDAN BELLİ OLUR Ebu Bekir-i Verrak Sabahleyin insanların yüzüne bakıp, kimin helal, kimin haram yediğini anlayabilirim. Şöyle ki Her kim kalkar kalkmaz, sövüp saymakla ve boş laflarla dilini açarsa, o haram yemiştir. Her kim de dilini Yüce ALLAH’ın zikri ve Kelime-i Tevhid ile açarsa bilirim ki o Müslüman helal yemiştir. S. İrfan Atagün, Gönül Sultanları, 2, 349 ZUNNUN MISRİ’DEN BİR DİZİ İNCİ İstedikleri şeyin ne olduğunu bilselerdi, harcadıkları şeyler onlara değersiz gelirdi. Yalnızken ihlaslı olmaktan daha güç bir şey görmedim. Şu üç şey ihlasın belirtisidir Birincisi, halkın övmesini ve yermesini eşit tutmak, kincisi; ameli görme halini terk etmek, üçüncüsü de, amelin ahirette herhangi bir sevap getireceğini akıldan çıkarmak. Mabudu zikretme hali varsa maksut istenilen korkusunda gam yeme! Hakiki olarak ALLAH’ı zikreden, O’ndan başkasını unutur. Yüce ALLAH’ın zikri sırasında her şeyi unutan için Yüce ALLAH, her şeyi tastamam muhafaza eder ve ALLAH her şeye bedel olur. Seni ALLAH’tan alıkoyan her şey dünyadır. Yüce ALLAH’a yakınlığı artan herkesin gözünde O’nun heybeti de artar. Sabır, Yüce ALLAH’tan yardım istemektir. Der E. Erdem Baycan, Nûn, 3, 157, 164, 168, 169, 172, 180, 188

allah dardaki kuluna neden yardım etmez