🌕 Küçük Prens Kitaptan Çıkarılan Sonuç
Eight Below, Antartika'da geçen bir kutup macerası. Filmin Türkçe adı da sanırım bu, yani Kutup Macerası. Bu film benim gibi Sibirya kurdu hayranlarını son derece mutlu edecek cinsten.
Lisansst Eğitim, Öğretim ve AraĢtırma Enstit s onayı _____ Prof. Dr. Mustafa Tümer L.E.Ö.A. Enstitüsü Müdür Vekili
Aşk anlatımı geçen her cümle, adeta bir destana dönüşüyor. 390 sayfalık kitabın belki 150-200 sayfasında, ciddi bir aşk anlatımı bulacaksınız. Bu anlatım, inanç üzerine aşk ile kişiye bağlılık üzerine aşk arasında gidip geliyor. Aşk anlatılırken, kelimeler birbiri ardına mükemmel bağlanıyor.
Küçük Prens Kitabından Bazı Alıntılar. İnsan olmayı unutturmamayı amaçlayan kitaptan bize nasıl “iyi bir birey” olacağımızı gösteren 10 alıntı ve arada küçük notlar. 1. Başkalarını değil kendini yargıla: “Kendini yargılamak, bir başkasını yargılamaktan çok daha zordur.
Sisteme karşı inanç: Andrey Tarkovski . Ali Erden . Rusya’nın Yuryevetski Bölgesi’nin Zavrazhye kasabasında 4 Nisan 1932’de doğan büyük Rus yönetmen Andrey Arsenyeviç Tarkovski, 26 Aralık 1986’da sürgündeyken Paris’te akciğer kanserinden vefat etti. Kısa filmlerin ardından Venedik’te “Altın Aslan” ödülü alan 1962 yapımı “Ivanovo Detstvo-İvan’ın
İçeriğiyle ise aşk yaşıyorum. Saf aşkın, kardeşliğin, dostluğun ortak bir şeyler paylaşmanın çok güzel anlatıldığı bir kitaptı. Kitap June Elbus'un dayışı Finn'e olan hisleri, onunla vakit geçirmek istemesi ve bu sebeple ablası Greta'yla eskisi gibi olmaması üzerine kurulu. Bu kitabın bana fark ettirdiği en büyük
Kitap okumak stresi azaltır. İyi bir kitap, uzun bir günün sonunda gevşemek için mükemmel bir yol olabilir. Zihninizi iş ve hayatın stresinden uzaklaştırabilir ve sizi tamamen başka bir dünyaya taşıyabilir. Hikayenin içinde kayboldukça, zihniniz rahatlayabilir ve ona yük olan olumsuz düşünceleri serbest bırakabilir.
ZUeZOb. Merhaba... Uzun zamandır yoktuk, buralar tozlanmış biraz Ders, iş, rapor derken uğrayamadık. Yeni atanan öğretmenler için staj uygulamasından biri de kitap okuyup raporlaştırmak. Ben de okumaktan keyif aldığım bir kitabı Küçük Prens'in incelemesini sizlerle paylaşmak istedim. "Küçük Prens; bir yaşam tarzı, hayat felsefesidir. Her ne kadar çocuk kitabı olsa da, aslında büyüklere de dersler verir" sözleriyle anlatıyor yazar kitabını. Yazar, kitabında içindeki çocuğu yansıtmış ve bizlere hayatından izler sunmuştur. Kitapta hayal kurabilen, sevgi, mutluluk duygularını bulunduran çocuklara ve içindeki çocuğu kaybetmemiş olan büyüklere yer vermiştir. Yazar, çocukluğa önem vermiş ve bunu her an okura hissettirmiştir. Kitabın içine bakıldığında resimlerle yazılar arasında bir bütünlük olduğu fark ediliyor. Yazılarını mükemmel şekilde betimleyen resimleri, yazar kendisi çizmiştir. Tabi bu da kitabı daha anlamlı ve farklı kılıyor. Küçük Prens yurdundan ayrılıp altı ayrı gezegeni ziyaret etmiştir. Her gezegende, yer alan bir tipik yetişkin karakterin eleştirisi yapılmıştır. Bu yetişkinler farklı özelliklerde, kendilerinin hep ciddi işlerle uğraştığını sanan yalnız insanlardır. Kitabı okurken bu tiplerden biriyle bütünleşebiliyoruz. Kitap, hayatımızda çok ciddi gördüğümüz bazı meselelerin ne kadar önemsiz olduğunu ve bizi yalnızlaştırdığını fark etmemizi sağlıyor. Çizdiği ilk resim Küçük Prens Dünya'yı ziyaret ettiğinde arkadaş olduğu pilottan resim çizmesini istiyor. Pilot -ki yazarın kendisi- küçükken çizdiği resim, büyükler tarafından değer görmemiş ve anlaşılmamıştır. Bu yüzden çok keyif aldığı resimden uzaklaşmak zorunda kalmış ve sonunda pilot olmuştur. Yazarın hayatı da aynen bu şekildedir. Kitap bu ikisi arasındaki diyaloglarla ilerliyor. Dünya gezisinin sonunda Küçük Prens, kendi gezegenindeki tek varlığı olan çiçeğinin değerini anlıyor. çiçeği bencilce davranıp onu kırdığı halde. Elindeki dostunun kıymetini bilip yanına dönüyor. Kitabın ana düşüncesi dostluk, sevgi ile yalnızlığın son bulacağıdır. Kitaptan öğretmenlik adına çıkardığım sonuç ise; Her çocuk geleceğin yetişkinidir. Bu yüzden çocukların fikirlerini değersiz görmemek ve onların yönelimlerine saygı duymak gerekir. Ve bazen önem verdiğin ve bu uğurda dertlendiğin şeylerin o kadar da mühim olmadığını bir çocuk sana gösterebilir.
"Büyükler hiçbirşeyi tek başlarına anlayamıyorlar, onlara durmadan açıklamalar yapmak da çocuklar için sıkıcı oluyor doğrusu." sf 9"Büyükler sayılara bayılırlar. Tutalım, onlara yeni edindiğiniz bir arkadaştan söz açtınız, asıl sorulacak şeyleri sormazlar. Sesi nasılmış, hangi oyunları severmiş, kelebek biriktirir miymiş, sormazlar bile. Kaç yaşında, derler, Kaç kardeşi var? Kaç kilo? Babası kaç para kazanıyor? Bu türlü bilgilerle onu tanıdıklarını sanırlar. Deseniz ki "Kırmızı kiremitli, güzel bir ev gördüm. Pencerelerde saksılar, çatısında kumrular vardı". Bir türlü gözlerinin önüne getiremezler bu evi. Ama "yüzbin liralık bir ev gördüm" deyin, bakın nasıl "Aman ne güzel ev" diye haykıracaklardır." sf 22"İnsan üzgün olunca günbatımının tadına daha iyi varıyor." sf 31"Sevdiğiniz çiçek milyonlarca yıldızdan yalnız birinde bile bulunsa, yıldızlara bakmak mutluluğunuz için yeterlidir. 'Çiçeğim işte şunlardan birinde', deriz kendi kendimize. Ama bir de koyunun çiçeği yediğini düşün, bütün yıldızlar bir anda kararmış gibi gelir." sf 34-35"Ne kavranılmaz bir yer şu gözyaşı ülkesi". sf 36"Bilmiyordu ki krallar için dünya çok basittir, onların gözünde herkes uyruktur." sf 45"Kendini yargılamak başkalarını yargılamaktan daha güçtür. Kendini yargılamayı başarabilirsen gerçek bir bilgesin demektir" sf 51"Acaba bir gün hepimiz kendi yıldızımızı yeniden bulalım diye mi yıldızlar böyle parlıyor?" sf 74"-İnsanlar nerede? Çölde biraz yalnızlık duyuyor kişi...-İnsanların arasında da yalnızlık duyulur, dedi yılan." sf 74"İnsanların tanımaya ayıracak zamanları yok artık. Aldıklarını hazır alıyorlar dükkanlardan. Ama dost satan dükkanlar olmadığı için dostsuz kalıyorlar". sf 85"İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez." sf 89"Gülünü bunca önemli kılan, uğrunda harcadığın zamandır." sf 89"Zaten yalnız çocuklar ne aradıklarını bilirler. Bezden bir bebeğe tüm zamanlarını verirler, varsa yoksa o bebektir; ellerinden alınsa ağlarlar." sf 90"Bir yerde bir koyunun saklı oluşudur çöle güzellik veren." sf 94"İnsanlar hızlı trenlere biniyorlar, ama ne aradıklarını bildikleri yok. Koşuyor, heyecanlanıyor, dönüp duruyorlar. Buınca çabaya değse bari..." sf 95"Sizin dünyadaki insanlar, bir bahçede beş bin gül yetiştiriyorlar; yine de aradıklarını bulamıyorlar... Oysa aradıkları, tek bir gülde, bir damla suda bulunabilir." sf 96"Birinin sizi evcilleştirmesine izin verirseniz, gözyaşlarını da hesaba katmalısınız." sf 100"Yüreği, vurulmuş bir kuşun yüreği gibi çarpıyordu." sf 102"Benim için çölde bir kaynaktı gülüşü." sf 103"Bir yıldızda yaşayan çiçeği seversen, geceleri gökyüzüne bakmak güzel gelir. Bütün yıldızlar çiçeğe durur." sf 104"Bırakılmış eski bir deniz kabuğu gibi olacak kalıbım. Eski deniz kabuklarına acınmaz ki." sf 107-Saint Exupery, Küçük Prens. Çev Tomris Uyar. Can Yayınları.
This post has already been read 4193 times!İnsanların bir birini tanıması, birbiri için tek olması, birbirimize gereksinin duyulması için bir birimizi evcilleştirmek mi gerek. NE DERSİNİZ_? KÜÇÜK PRENS KİTABI İLE GELENLER EVCİLLEŞTİRMEK Kitapların hemen hemen hepsi bir görünen yani zahir, bir görünmeyen batını mesajlarla doludur. Bu gerçek yalnız ve yalnız kitaplarda var olan bir gerçek değildir. Hangi kavram olursa olsun yalnız bilinen ve görünen anlamı dışında en az iki belki üç belki de çoklu anlamı vardır. İfade edilen her kavramın, duygunun, olgunun ve hatta kullandığımız, dokunduğumuz, gördüğümüz her objenin bildiğimiz, öğrendiğimiz, idrak ettiğimiz anlamı dışında farklı farklı anlamı vardır. Neden bu kadar uzun bir giriş yapıldı. Küçük prens kitabında rast gelinen evcil kavramından dolayı. Tilki Küçük Prense beni evcilleştir der ve de Küçük prens evcil nedir? diye sorar, işte tilkinin evcilleştirme tanımlamasında evcilleştirdiğin şeyleri tanıyabilirsin demesi evcilelştirme tanımının ötesinde nelerin var olabildiğinin farkına varmak. Evet evcilleştirme derken evcil hayvanlar geliyor ve de insanlar kendilerine yakına kılmak için hayvanları evcilleştirir değil mi? Evcilleştirmenin; birbirine gereksinim duyma olgusunu barındırması Evcilleştirilen ile evcilleştirme işlemini gerçekleştirenin bir biri için bir tane olması Yalnız evcileştirdiğimiz şeyleri tanıyabildiğimiz Dost olmak için tanımak tanımak için zaman ayırmak gerektiği Evet biz insanların bir birini tanıması, birbiri için tek olması, birbirimize gereksinin duyulması için bir birimizi evcilleştirmek mi gerek. NE DERSİNİZ_? Erdemli anla yaşamak dileğiyle, sevgiyle ve huzurla huzurda kalın.. Aysel EVRAN Gelişim Ortağınız Stratejik Planlama ve Aile Şirketleri Danışmanı Masadan sahaya devlet siyaset aile şirket aile ülke üniversite toplum birey yönetimi Bir Fularlık fark aevran ayselevran
Kitabın Yazarı Antoine de Saint-Exupery Sayfa Sayısı 112 Kitabın Konusu Kitabın yazarı aynı zamanda ana kahramanımız olan pilottun uçağının bozulup çöle inmek zorunda kalır. Çölde başka bir gezegenden dünyaya gelmiş Küçük Prens’le karşılaşır ve tanışırlar. Kitap Özeti Yazarımız bir pilottur. Bir gün Afrika üzerinde uçarken uçağının motoru bozulur ve zorunlu iniş yapar. Yardım isteyecek kimse yoktur. Çölün ortasında yapayalnızdır. Gün doğarken uykusunun arasında garip, incecik bir ses duyar. Karşısında ilginç, minik biri durmaktadır. Bu, Küçük Prens’tir. Yani yazar Küçük Prens adında birisiyle gelmiştir. Gezegeninde tek başına yaşamaktadır. Biri sönmüş ikisi hala lavlar püskürten üç tane yanardağa vardır. Ayrıca hiçbir gezegende bulunmayan eşsiz güzellikte bir tek de çiçeği vardır. Küçük Prens pilotumuza “Bana bir koyun çizer misiniz?” diye bir soru yöneltir. Pilot Küçük Prens’in bu sorusuna cevap vermek için uyanmıştır. Etrafına bakınır. Şaşkındır. Ama gördüğü gerçektir. Rüya değildir. Pilotumuz büyük bir şaşkınlık içerisinde “iyi resim yapmayı beceremem” der. Bu yeteneğini büyüklerin küçükken söylediği sözler yüzünden geliştiremediğini söyler. Küçük Prens “önemli değil” der. Aynı soruyu tekrar eder. Yazar altı yaşındayken çizdiği boğa yılanını çizer. Bu resmi altı yaşındayken büyüklerine de göstermiştir. Onlar hiç beğenmediklerini, resmin bir şapkaya benzediğini söylemişlerdir. Bunun üzerine pilot resim yapma isteğini kaybetmiştir. Çünkü büyüklerin hepsi resim çizmek yerine tarih, coğrafya, matematik ve dilbilgisiyle ilgilenmesini öğütlemişlerdir. Küçük Prens ise pilotun kendisine çizdiği resme bakar ve “Ben boğa yılanı içinde bir fil çizmeni istemiyorum. Bana bir koyun çizer misin?” diye sorusunu tekrar eder. Yazar Küçük Prens’in çizdiği resmi anlamasından dolayı şaşkındır, işte şimdi bir koyun çizmeye karar verir. Küçük Prens çizilen resmi beğenmez. Pilot bu sefer bir kutu çizer ve koyunun kutunun içinde olduğunu söyler. Şimdi olmuştur Küçük Prens bu resmi beğenir. Bundan sonra aralarındaki iletişim artar. Birbirleri hakkında bilgi edinirler. Pilot bu farklı dünyadan gelin küçük adamın sırrını çözmeye, onu anlamaya çalışır. Pilot çizdiği koyun resmi ile ilgili Küçük Prens’in ona sorduğu sorulardan Küçük Prens’i daha iyi tanır. Yanı Küçük Prens’in gezegeninin küçük olduğu, üç yanardağının ve bir çiçeğinin olduğunu öğrenir. “Koyunlar kaçar mı?, Koyunlar çiçekleri yerler mi?”. Küçük Prens yaşadığı yerden bahseder. Yaptığı gezileri anlatır. Bu gezileri, değişik gezegenlerde yaşayan insanlar ve bu insanların meslekleri, ilgi alanları, huylan ile ilgili edindiği izlenimleriyle birlikte pilotumuza anlatır. Örneğin bir gezegende kırmızı suratlı bir adam olduğunu ve onun hiç çiçek koklatmadığını anlatır. Gezegen iri birinde her şeyi yönettiğini söyleyen kral, bir diğerinde kendini beğenmiş bir adam, bir başka gezegende unutmak için içtiğini söyleyen bir adam, sayılarla uğraşan işadamı ve buluşlarını kaydeden bir coğrafyacıyla da tanıştığı ve pilota anlattığı kişilerdir. Küçük Prens bundan bir yıl önce dünyaya gezmek için geldiğini zamanda şimdiki bulundukları yerde olduğunu söyler. Diğer gezegenlere! olan şeylerden dünyada binlerce olduğunu görür. Yazar Küçük Prens’in anılarını, yaşam hakkındaki düşüncelerini dinler. Ayrılık vakti gelir. Yazarın evine, Küçük Prens’in geldiği gezegene dönme zamanıdır. Pilot yaşadığı bu güzel anıyı kimseye anlatmaz. Üzerinden altı yıl geçtikten sonra küçük dostunu unutmamak için kaleme almaya karar verir. Kitabın Kahramanları Yazar Pilot Altı yaşındayken resim yapmasına izin verilmeyen, uçağı bozulduğu için çölde kalan pilottur. Bekleyiş sırasında tanıştığı Küçük Prens onun dostu olur. Küçük Prens Gezegeninde yalnız başına yaşayan ve bir çiçeği olan çeşitli gezegenleri dolaşan ve dünyada da yazarımızla karşılaşan hikayenin önemli kahramanıdır. Kral Gezegeninde yalnız yaşayan ve her şeye hükmettiğini sanan birisidir. Kendini Beğenmiş Adam Küçük Prens’in gezdiği bilgi yelpazesi. com bir gezegende tanıştığı adının özelliğini taşıyan biridir. Sarhoş Utancını unutmak için içki içen ve aynı gezegenin vatandaşı olan hikaye kahramanıdır. İş Adamı Sürekli hesap yapan, bu işi çok önemseyen, yıllardır yaptığı hesabın başından ayrılmamış 2 defa hariç birisidir. Bekçi Gezegendeki fenerleri gece-gündüz durumuna göre yakıp söndürme görevini üstlenmiş birisi. Kaşif Masa başından kalkmadan kaşiflerin edindikleri bilgileri not eden kişidir. Coğrafi olaylarla ilgili değerlendirmeler yapar. Demiryolu Makasçısı insanları taşıyan trenleri bazen sağa bazen de sola gönderme görevini üstlenen kişidir. Diğer Canlılar Çiçek, yılan, gül, tilki. Satıcı insanlara zaman kazanmaları için susuzluk giderici haplar satan kişidir. Kitabın Ana Düşüncesi Çocukların duyarlılıkları, hayata bakışları, dünyalarının zenginliği asla göz ardı edilmemelidir. Çocukları da bir birey olarak görmeli ve onlara hak ettikleri değeri vermeliyiz. Küçük Prens Antoine de Saint-Exupery Kitap Özeti, Konusu, Tahlili, Kişiler Oleh
Yazar Antoine de Saint-Exupéry Sayfa Sayısı 96 Dili Türkçe Orijinali Fransızca Yayınevi Mavibulut Yayıncılık Küçük Prens'in içinde yazarın onlarca sulu boya çizimi var ve hepsi kitaptaki bir olayla alakalı. Küçük Prens için resim yapmak istedim, çünkü kitabı anlatmanın en iyi yolunun yazarın çizimleri olduğunu düşündüm. Resimleri ben, Esra, Ege Can ve Ekin hazırladık. İlke "Dördüncü gezegen bir iş adamınındı. Bu adam işine öylesine dalmıştı ki, Küçük Prens geldiğinde kafasını bile kaldırmadı." Resimdeki iş adamı, hiç durmadan sahip olduğu yıldızları sayar. Küçük Prens onlara sahip olup ne yaptığını sorunca zengin olduğunu, zengin olmasının da daha çok yıldıza sahip olmasını sağladığını söyler İş Adamı. Aslında yazar, burada insanların gerçek hayattaki sahip olma tutkularını eleştirir. İş Adamı, bir keresinde şöyle der "... Sahipsiz bir elmas bulursan, senindir. Sahipsiz bir ada bulursan, yine senindir. Bir fikri ilk kez sen ortaya atarsan, hemen patentini alırsın; senindir. İşte, bu yıldızların sahibi de benim, çünkü, benden önce kimse onlara sahip olmayı aklına bile getirmedi." İnsanların da gerçekte yaptığı bu değil midir zaten? Bir şeyler düşünüp, ilk bizim aklımıza geldiği için patentini alıyoruz ve bizim oluyor. Birisi fikrimizi kullanmak istediğinde de para karşılığı kullanma izni veriyoruz. İş Adamı, yıldızlarının sayısını not ediyor ve bu notların yazdığı kağıtları çekmeceye kilitliyor, böylece bankaya yatırmış oluyor varlığını. Küçük Prens ise her gün suladığı bir çiçeğe ve her hafta temizlediği üç volkana sahip ancak İş Adamı'ndan bir farkı var; onun eşyalarına yararı dokunuyorken, İş Adamı'nın tek yaptığı yıldızlara sahip olmak ve sahip oluşundan dolayı mutlu olması ve yıldızlarına hiçbir yararı yok. Tıpkı bizlerin de yaptığı gibi, sadece sahip olmaktan zevk alıyor. Bu resimdeyse Küçük Prens, bir gül bahçesine gelir. Küçük Prens'in kendi gezegeninde kendisinden başka bulunmadığını söyleyen bir çiçeği vardır ve bahçedeki güllerin kendi çiçeğinin aynısı olduğunu gören Küçük Prens, sahip olduğu şeyin sıradan bir gül olduğunu düşünür ve çok üzülür ve otların üzerine uzanıp ağlamaya başlar. Der ki "Eşi benzeri olmayan bir çiçeğim var diye kendimi zengin sanıyordum. Halbuki, sahip olduğum sıradan bir gülmüş. Bir o, bir de bacak kadar üç volkan. Üstelik biri, belki sonsuza kadar sönmüş kalacak Hiç de büyük bir prens değilmişim..." Esra Küçük Prens daha sonra, her gün elimizi yüzümüzü yıkadığımız gibi küçük gezegene çeki düzen vermek için, baobab fidanlarını söküp atmayı iş edindiğini, bu işin oldukça sıkıcı olmasına karşın kolay bir uğraş olduğunu anlattı. Sonra benden, bizim oradaki çocuklara göstermem için bu olayı resimlememi istedi’ Ben de bunu resmettim; çünkü bizim oradaki çocukların baobab ağaçlarını sökmeye olmasa da işlerini yarına bırakmamak konusunda özellikle hassaslık göstermeleri gerekiyor tıpkı Küçük Prens gibi. Yoksa bu çok kötü sonuçlar doğurabilir. -Sayın kralım müsaade buyurursanız güneşin batışını görmek isterim... Hatırım için güneşe emredin de batsın. Kral -Ben bir generale kelebek olup bir çiçekten diğerine uçmasına veya bir deniz kuşu olmasını emretsem ve general bu emrimi yerine getiremese suç kimde olur, onda mı, bende mi? Küçük Prens hiç çekinmeden -Sizde, dedi -Tamam, o halde herkesten yapabileceği, yerine getirebileceği şeyi istemeli. Otorite her şeyden önce usa dayanır. Kral otoritesinin tüm evren üzerinde olduğunu söylüyor ama onun yaptığı şey sadece zaten herkesin kendi istekleriyle yaptığı şeyleri onlardan istemek. Bu otoritenin aka dayanmasından çok kendini kandırmak; çünkü bir generale deniz kuşu olmasını emredemezsin ama ordusunu nereye yönlendireceğine sen karar verip ona emredersin. Ordusunu zaten kendi yönetiyorsa ve o ileri götürüyorsa ordusunu sen ona öne sür desen de bir şey değişmez; çünkü insanlar istediklerinin yerine getirilmesi için emir verirler. Aslında hep rastlarız hayatta kral gibi insanlara mutlu hissetmek için kendilerini kandırırlar. Ah şu yetişkinler ne garipler. Gökçe Bir ağaç gibi usulca yere yığıldı. Böyle bir vücudu evine kadar taşıması olanaksızdı. Yılanla da bu yüzden anlaşmıştı Küçük Prens. Bu gece vücudunun özü evine gidecekti. Vücudu bir kabuktu sadece. Ölü gibi gözükecekti ama yalandı. Evine gidiyordu Küçük Prens. Tam bir yıl sonra. Dikenler ne işe yarar?Elbette işe yarar dikenler. Küçücük narin çiçeklerin amansız savaşçısıdır onlar. Çiçeğini bırakıp gelmişti Küçük Prens. Bundan dolayı biraz pişmalık duyuyordu ama geldiği gezegende gökyüzünde ki o ışıkta çiçeğinin olduğunu biliyordu. Ekin Yazar 1 numaralı resmini çizdikten sonra sanat şaheserini büyüklere gösterip onlara, resimden kokup korkmadıklarını sorar. Fakat ''Şapkadan kim korkar?'' cevabını bu bir şapka resmi aslında fil yutmuş bir boğa yılanını resmetmiştir. 1 numaralı resmin anlaşılmaması üzerine yazar büyüklere her şeyi açıklamak gerektiğinden yakınarak 2 numaralı resmini çizer. ama büyükler bu resmi gereksiz bulur ve ona yılan çizmeyi bırakıp kendisini daha faydalı alanlarda geliştirmesini söylerler. Eğer insanlara 1 numaralı resmi gösterip ne olduğunu sorarsanız büyük çoğunluğu kitaptaki büyükler gibi şapka cevabını verir. Kitabı okumamış olsaydım ben de bunun bir şapka resmi olduğunu söylerdim çünkü gerçekten şapkayı andırıyor. Ama yazar bunu tamamen farklı bir şeyi fil yutmuş bir yılanı düşünerek çizmişti. Herkesin hayal gücü farklıdır. Psikologlar bazen hastalarına sorunlarının ne olduğunu anlayabilmek için karmaşık şekiller gösterirler her hasta bunu farklı bir şeye benzetir bu test psikoloğun sorunu anlamasına yardımcı olur. Bence 1 numaralı resim de mürekkep testleri gibi kimisi dağ diyor kimisi şapka belki de bazısı yazar gibi düşünüyor sonuçta herkes kendine göre yorumluyor bu garip kahverengi resmi. 2 numaralı resim ise çok açık çünkü diğer resmi açıklamak için yapılmış. Kısacası yazar 2 numaralı resim 1 numaralı resmin büyüklerin dünyasına uyarlanmış, açık hale getirilmiş büyük kavramı yaşı büyük insanları değil hayal gücünü kullanmayan insanları niteliyor. Eğer böyle biriyseniz durun ve düşünün orada bir yerlerde bir ses mutlaka bu hayatın yeterince eğlenceli olmadığını söylüyordur yeter ki dikkatle dinleyin. Ege Can Bu gezegen şu ana kadar gördüğüm en küçük gezegendi. Üzerinde yalnızca bir sokak feneriyle bir fenerciye yer vardı. Bu adamın diğer gezegenlerdekilere benzemediğine karar verdim. Hiç olamazsa bir şeyler başarıyordu. Feneri yakmakla, bir yıldız daha veya bir çiçek daha doğuyordu. Söndürmekle ise çiçeği veya yıldızı uyutmuş oluyordu. Fenercinin gezegeninde her dakikada bir yeni bir gün başlıyordu. Her gece olduğunda feneri yakmak her sabah olduğunda da feneri söndürmek zorundaydı. Bu nedenle durmadan çalışıyor hiç uyuyamıyordu. Önceden gezegende günler daha uzunmuş. Fenerci sabahları dinlenip geceleri uyurmuş. Ama gezegen zamanla daha hızlı dönmeye başlamış. Sonunda gezegen dakikada kendi etrafında bir tur atıyor, gezegenin her turunda gezende bir gün yaşanıyor. Fenerciye niçin uyuyamadığı halde hala çalıştığını sordum. Bana emrin böyle olduğunu söyledi. Zavallı fenerci durmadan çalışmak zorunda. Ona verilen emre ve emri veren kişiye bağlı bir şekilde çalışıyor. Ama sanırım ona bu emri veren kişi, fenerciyi fenercinin kendisini sevdiği kadar sevmiyor. Evet emri ilk verdiği zamanlar fenerci rahatça yaşayabiliyormuş ama şimdi gezegen daha hızlı dönüyor. Bu nedenle fenerci emre uymak için uyumadan çalışmak zorunda. Bence emri veren kişi fenerciyi sömürüyor. Fenerci bunu anlamasın diye emri değil sadece koşulları değiştirmiş. Yetişkinleri anlamıyorum. Neden her zaman daha fazlası için başkalarını sömürüyor. Eğer bu gezegende iki kişilik yer olsaydı fenerciyle dost olurdum ve güneşin batışını yirmi dört saatte bin dört yüz kırk kere seyrederdim.
küçük prens kitaptan çıkarılan sonuç